Tez Koleksiyonu

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Güncel Gönderiler

Listeleniyor 1 - 20 / 325
  • Öğe
    Ergenlerde beden algısı, sosyal görünüş kaygısı ve öz şefkat arasındaki ilişkinin incelenmesi
    (Çağ Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2025) Ülgen, Öznur Özge
    Bu araştırmanın amacı, ergenlerin beden algısı, sosyal görünüş kaygısı ve öz şefkat düzeyleri arasındaki ilişkileri incelemek ve bu değişkenlerin cinsiyet, yaş, beden kitle indeksi, ebeveyn eğitim düzeyi ve sosyal medya kullanım süresi gibi demografik değişkenlere göre anlamlı farklılık gösterip göstermediğini belirlemektir. Araştırma, 406 ergen birey (238 kız, 168 erkek) ile yürütülmüş ve ilişkisel tarama modeli kullanılmıştır. Veriler, Sosyodemografik Veri Formu, Beden İmajı Ölçeği, Sosyal Görünüş Kaygısı Ölçeği ve Öz Şefkat Ölçeği ile toplanmıştır. Toplanan veriler, SPSS 22.0 paket programı aracılığıyla analiz edilmiş, İlişkisiz Örneklemler T Testi, Tek Faktörlü Varyans Analizi (ANOVA), basit doğrusal korelasyon ve basit doğrusal regresyon analizleri uygulanmıştır. Analizler sonucunda; yaş, cinsiyet, beden kitle indeksi ve sosyal medya kullanım süresi değişkenlerine göre ergenlerde beden algısı, sosyal görünüş kaygısı ve öz şefkat düzeylerinde anlamlı farklılıklar olduğu saptanmıştır. Buna karşılık, anne ve baba eğitim düzeyine göre bu değişkenler üzerinde anlamlı bir farklılık saptanmamıştır. Korelasyon analizleri, beden algısı ile sosyal görünüş kaygısı arasında pozitif yönlü, beden algısı ile öz şefkat ve sosyal görünüş kaygısı ile öz şefkat arasında ise negatif yönlü anlamlı ilişkiler olduğunu göstermiştir. Regresyon analizleri ise beden algısının hem sosyal görünüş kaygısını hem de öz şefkati anlamlı düzeyde yordadığını ortaya koymuştur.
  • Öğe
    Erken çocuklukta matematik kaygısının sosyomatematiksel niş bağlamında incelenmesi
    (Çağ Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2025) Benli, Semanur
    Bu araştırmada, okul öncesi dönemdeki çocukların matematiksel deneyimlerine dayalı olarak erken çocuklukta gelişen matematik kaygısının nedenleri ile bu kaygıyı oluşturan ve etkileyen faktörler, sosyomatematiksel niş kuramsal çerçevesinde incelenmiştir. Çocukların ev ve okul bağlamında yaşadıkları matematiksel deneyimlerin derinlemesine betimlenebilmesi amacıyla nitel araştırma desenlerinden etnografik durum çalışması tercih edilmiştir. Veri toplama araçları olarak görüşme, gözlem, araştırmacı günlüğü ve etnografik fotoğraflar kullanılmıştır. Çalışma grubu, 2024-2025 eğitim-öğretim yılında Mersin ili Tarsus ilçesindeki bir ilkokulun anasınıfına devam eden 3’ü kız, 3’ü erkek olmak üzere toplam 6 çocuk ile bu çocukların ebeveynleri, kardeşleri ve öğretmenlerinden oluşmaktadır. Elde edilen veriler içerik ve betimsel analiz yöntemleriyle değerlendirilmiştir. Bulgular, çocukların matematikle ilk karşılaşmalarının genellikle formal eğitim sürecinde gerçekleştiğini, ev ve çevre ortamlarında ise yeterli matematiksel etkileşime maruz kalmadıklarını göstermektedir. Çocukların sosyal etkileşimlerinin büyük ölçüde çekirdek aileyle sınırlı olduğu ve bu nedenle matematiksel öğrenme fırsatlarının sınırlı kaldığı belirlenmiştir. Günlük yaşamda doğal biçimde gerçekleşen sayı sayma, karşılaştırma gibi matematiksel deneyimlerin yapılandırılmadığı ve ebeveynler tarafından çoğunlukla fark edilmediği gözlemlenmiştir. Ebeveynlerin matematiğe yönelik farkındalıklarının düşük olduğu ve sahip oldukları inançların çocukların öğrenme süreçlerini dolaylı biçimde etkilediği ortaya çıkmıştır. Okul ortamında öğretmenin yönlendirmesiyle bazı yapılandırılmış etkinlikler gerçekleştirilmiş olsa da bu etkinliklerin çocuğun sosyal çevresine yaygınlaştırılamadığı saptanmıştır. Araştırma, çocukların doğal yaşam içinde daha fazla matematiksel deneyim kazanmalarını destekleyecek çevresel ve sosyal düzenlemelere ihtiyaç olduğunu ortaya koymuştur.
  • Öğe
    Ergenlerde akran zorbalığı ile benlik saygısı ve psikolojik sağlamlıkları arasındaki ilişki
    (Çağ Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2025) Yüksel, Nurşah
    Bu araştırmada, ergenlerin akran zorbalığı deneyimlerine göre benlik saygısı ile psikolojik sağlamlık düzeylerinin farklılık gösterip göstermediği incelenmiştir. Nicel araştırma yöntemlerinden biri olan ilişkisel tarama modeliyle yürütülen çalışmada, 2024–2025 eğitim-öğretim yılında Adana ili Çukurova ilçesindeki ortaokullarda 7. ve 8. sınıfa devam eden toplam 647 öğrenci yer almıştır. Veri toplama aracı olarak Akran Zorbalığı Ölçeği, Rosenberg Benlik Saygısı Ölçeği, Çocuk ve Ergen Psikolojik Sağlamlık Ölçeği ile araştırma amacına uygun olarak geliştirilen Kişisel Bilgi Formu kullanılmıştır. Toplanan veriler SPSS 25.0 programı ile analiz edilmiş ve dağılımın normal olduğu belirlenmiştir. Verilerin çözümlenmesinde Bağımsız Örneklem t-Testi, Tek Yönlü Varyans Analizi (ANOVA), Pearson Korelasyon Katsayısı ve Basit Doğrusal Regresyon analizlerinden faydalanılmıştır. Çalışma kapsamında, öğrenciler zorbalıkla ilişkili konumlarına göre zorba, kurban ve nötr olmak üzere üç gruba ayrılarak; bu grupların benlik saygısı, psikolojik sağlamlık düzeyleri ve demografik değişkenleri karşılaştırılmıştır. Elde edilen bulgular, zorba ve kurban rollerinde yer alan ergenlerin psikolojik sağlamlık düzeylerinin daha düşük, nötr olanların ise daha yüksek olduğunu ortaya koymuştur. Psikolojik sağlamlık düzeyi yükseldikçe zorbalığa karışma oranı azalmaktadır. Benzer şekilde, benlik saygısı ile zorba/kurban olma durumları arasında da anlamlı ilişkiler tespit edilmiş; benlik saygısı yüksek olan bireylerin çoğunlukla nötr grupta yer aldığı gözlenmiştir. Ayrıca, akran zorbalığı ile öğrencilerin cinsiyeti, akademik başarısı, aile gelir düzeyi, okul sevgisi ve ebeveyn eğitim düzeyi gibi demografik değişkenler arasında anlamlı ilişkiler olduğu belirlenmiştir. Araştırmada, akran zorbalığı ile benlik saygısı arasında negatif yönlü, anlamlı bir ilişki bulunmuştur. Benzer şekilde, akran zorbalığı ile psikolojik sağlamlık düzeyi arasında da negatif ve anlamlı bir ilişki saptanmıştır. Benlik saygısı ile psikolojik sağlamlık arasında ise pozitif yönlü, anlamlı bir ilişki elde edilmiştir. Regresyon analizine göre, zorbalık yapma ve kurban olma düzeyleri, benlik saygısının anlamlı bir yordayıcısıdır. Aynı şekilde, psikolojik sağlamlık, benlik saygısını anlamlı düzeyde yordamaktadır.
  • Öğe
    Üniversite öğrencilerinde sosyal medya kullanımı ile beden algısı ve duygusal yeme davranışı arasındaki ilişki
    (Çağ Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2025) Durmuşoğlu, Kübra
    Sosyal medya, bireylerin düşünce, duygu ve yaşam deneyimlerini anlık olarak paylaşabildikleri; aynı zamanda başkalarının içeriklerine maruz kaldıkları, etkileşim temelli dijital platformlardır. Özellikle genç erişkin bireylerin yoğun biçimde kullandığı bu mecralar, bireyler arası sosyal karşılaştırmaları artırarak beden algısını ve yeme davranışlarını biçimlendirebilmektedir. Görselliğin ön planda olduğu sosyal medya platformlarında idealize edilmiş beden temsillerinin sıkça sunulması, bireylerin kendi bedenlerine yönelik algılarını olumsuz yönde şekillendirebilmekte; bu durum beden memnuniyetsizliğini artırarak duygusal yeme davranışlarını tetikleyebilmektedir. Sosyal onay ihtiyacı, dijital görünürlük arayışı ve benlik sunumu baskısı gibi faktörler, bireylerin psikolojik süreçlerini ve yeme alışkanlıklarını değiştirebilmektedir. Bu araştırmada, üniversite öğrencilerinin sosyal medya kullanım düzeyleri ile beden algısı ve duygusal yeme davranışları arasındaki ilişkinin incelenmesi amaçlanmıştır. Araştırma, ilişkisel tarama modeli temelinde betimsel bir çalışma olarak tasarlanmıştır. Örneklemini, 2024–2025 eğitim-öğretim yılı itibarıyla Çağ Üniversitesi’nde öğrenim görmekte olan ön lisans, lisans ve yüksek lisans düzeyindeki 396 öğrenci oluşturmuştur. Veriler, “Sosyodemografik Bilgi Formu”, “Sosyal Medya Bağımlılığı Ölçeği-Yetişkin Formu”, “Beden Algısı Ölçeği” ve “Duygusal Yeme Ölçeği” aracılığıyla toplanmıştır. Elde edilen veriler IBM SPSS 22.0 programında analiz edilerek değişkenler arasındaki ilişkiler korelasyon ve regresyon analizleri ile değerlendirilmiştir. Analizler sonucunda, sosyal medya bağımlılığı düzeyinin hem beden algısı üzerinde olumsuz etkiler oluşturduğu hem de duygusal yeme davranışını anlamlı düzeyde artırdığı belirlenmiştir. Bu bulgular, sosyal medya kullanımının bireyin bedenine yönelik algılarını şekillendirdiğini ve olumsuz duygularla baş etmede yeme davranışını bir başa çıkma stratejisi olarak ortaya çıkarabildiğini göstermektedir. Çalışmanın, sosyal medya etkilerine yönelik psiko-eğitim programlarının geliştirilmesine katkı sağlaması ve dijital medya ile yeme davranışı ve beden algısı arasındaki ilişkileri ele alan literatüre yeni bir perspektif sunması amaçlanmaktadır.
  • Öğe
    Ergenlerde dijital bağımlılık ile iyi oluş ilişkisinde uyku yoksunluğu ve bilinçli farkındalığın aracı rolleri
    (Çağ Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2025) Çibik, Abdullah
    Araştırma, ergenlerin dijital bağımlılık ile iyi oluş ilişkisini uyku yoksunluğu ve bilinçli farkındalık değişkenlerinin aracı rollerini incelemek amacıyla yapılmıştır. Araştırma verileri tarama yöntemiyle elde edilmiş olup, kesitsel ve nicel bir araştırmadır. Katılımcılar, ortaöğretim kurumunda okuyan 13-18 yaş aralığında olan 450 gönüllü öğrenciden oluşmuştur. Veri toplama aracı olarak; Kişisel Bilgi Formu, Ergenler ve Gençler İçin Dijital Bağımlılık Ölçeği, Çocuk ve Ergenler İçin Uyku Yoksunluğu Ölçeği, Ergenler İçin Beş Boyutlu İyi Oluş Modeli: EPOCH Ölçeği ve Bilinçli Farkındalık Ölçeği Ergen Formu, araçları kullanılmıştır. Araştırmada Hayes PROCESS Model 6 kullanılarak bağımsız değişkenin (dijital bağımlılık) bağımlı değişken (İyi oluş) ilişkisinde aracı değişkenlerin (Uyku yoksunluğu ve bilinçli farkındalık) rolleri incelenmiştir. Çıkan sonuçta, dijital bağımlılık ile iyi oluş ilişkisinde uyku yoksunluğu ve bilinçli farkındalık aracı faktörler üzerinden etki göstererek iyi oluşa toplamda bir etkide bulunmaktadır. Dijital bağımlılığın birinci aracı değişken (uyku yoksunluğu) üzerinde önemli bir rol oynadığı görülmüştür. Dijital bağımlılık uyku yoksunluğunu pozitif etkilerken, uyku yoksunluğu ise bilinçli farkındalığı negatif etkilemiştir. Bilinçli farkındalık ile iyi oluş ilişkisinde pozitif bir ilişki gözlenmiştir. Araştırmada, bağımsız değişken ile bağımlı değişken ilişkisinde negatif ilişki olsa da istatistiksel olarak anlamlı görülmemiştir. Bağımsız değişken (dijital bağımlılık) bağımlı değişken (iyi oluş) ilişkisinde aracı faktörler üzerinden etki gözlenmiştir. En güçlü faktör birinci aracı değişkende (uyku yoksunluğu) gözlenmiştir.
  • Öğe
    Geç ergenlik döneminde prososyal davranış, sosyal kaygı düzeyi ve öngörülemezlik inançları: doğrusal tahmin modeli
    (Çağ Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2025) Sipahi, Çağla Dilara
    Bu araştırmanın amacı geç ergenlik dönemindeki üniversite öğrencilerinin prososyal davranışları üzerinde sosyal kaygı düzeyi ve öngörülemezlik inançlarının etkisinin incelenmesindir. Araştırmanın örneklemini 18-25 yaşları arasındaki 168’i kadın 52’si erkek olmak üzere 220 üniversite öğrencisi oluşturmaktadır. Veriler katılımcılardan Demografik Bilgi Formu, Yetişkin Prososyallik Ölçeği, Öngörülemezlik İnançları Ölçeği ve Liebowitz Sosyal Kaygı Ölçeği ile elde edilmiştir. Veriler IBM SPSS 26.0 programı ile analiz edilmiştir. Araştırmada normal dağılıma uygunluğu saptamak amacıyla iç tutarlılık analizleri yapılarak çalışmaya uygunluğu tespit edilmiştir. Verilere bağımsız örneklem t-testi, tek yönlü varyans analizi (ANOVA), çoklu doğrusal regresyon analizi, Pearson ve Spearman testleri uygulanmıştır. Katılımcılardan elde edilen demografik bilgilere göre bireylerin cinsiyetinin prososyallik eğilimini ve sosyal kaygı düzeylerini etkilediğine ulaşılmışmıştır. Çalışma sonucunda sosyal kaygı ve öngörülemezlik inançları arasında pozitif yönlü bir ilişki olduğu belirlenmiştir. Ek olarak prososyal davranışlar ile öngörülemezlik inançlarının sosyal kaygı üzerinde yordayıcı rolünün incelenmesi amacıyla çoklu doğrusal regresyon analiz yapılmıştır. Yapılan analiz sonucunda öngörülemezlik inançlarının sosyal kaygıyı yordadığı bulunmuştur.
  • Öğe
    Okul idarecilerinde tükenmişlik, bilinçli farkındalık, sanal kaytarma ve sosyotelizm davranışları arasındaki ilişkiler
    (Çağ Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2025) Karaçor, Tayfun
    Bu araştırma, okul idarecilerinin tükenmişlik, bilinçli farkındalık, sanal kaytarma ve sosyotelizm davranışları arasındaki ilişkileri incelemek amacıyla gerçekleştirilmiştir. Araştırmada; tükenmişlik, bilinçli farkındalık ve sanal kaytarma değişkenlerinin sosyotelizmi yordayıcı güçleri analiz edilmiştir. Araştırma, 2024–2025 eğitim-öğretim yılı içerisinde Mersin ili Tarsus ilçesinde görev yapan 223 okul idarecisi ile yürütülmüştür. Veriler; Tükenmişlik Ölçeği Kısa Formu, Bilinçli Farkındalık Ölçeği, Sanal Kaytarma Ölçeği ve Genel Sosyotelist Olma Ölçeği aracılığıyla toplanmıştır. Verilerin analizinde SPSS 25.0 paket programı kullanılmış; betimsel istatistik yöntemlerinden bağımsız gruplar t-testi, tek yönlü varyans analizi (ANOVA) analizleri kullanılmıştır. Ayrıca pearson korelasyon katsayısı ve hiyerarşik regresyon analizleri uygulanmıştır. Elde edilen bulgular, tükenmişlik ile sosyotelizm arasında pozitif yönlü anlamlı bir ilişki olduğunu; bilinçli farkındalık ile tükenmişlik, sanal kaytarma ve sosyotelizm arasında negatif yönlü anlamlı ilişkilerin bulunduğu saptanmıştır. Ayrıca, tükenmişlik, sanal kaytarma ve bilinçli farkındalık düzeylerinin birlikte sosyotelizmi anlamlı bir şekilde yordadığı belirlenmiştir. Bu bulgular sonucunda, okul idarecilerinin tükenmişlik, bilinçli farkındalık ve sanal kaytarma davranışları sosyotelizmi anlamlı bir şekilde yordadığı ve bu değişkenler arasında güçlü ilişkilerin bulunduğu ortaya konulmuştur.
  • Öğe
    Üniversite öğrencilerinde internet bağımlılığı ile siberkondri ve psikolojik iyi oluş düzeyi arasındaki ilişkinin incelenmesi
    (Çağ Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2025) Bilginturan, Ayşe Nur
    İnternetin yaygın kullanımıyla birlikte siberkondri ve internet bağımlılığı gibi psikolojik sorunlar, yetişkinlerde önemli bir sorun haline gelmiştir. Siberkondri, internet üzerinden sağlık bilgisi ararken kaygı düzeyinin artmasıyla ilişkilidir ve ruh sağlığı üzerinde olumsuz etkiler yaratmaktadır. Bu araştırmanın amacı, üniversite öğrencileri arasında siberkondri, internet bağımlılığı ve psikolojik iyi oluş arasındaki ilişkileri incelemektir. Araştırmanın çalışma grubunu, Çağ Üniversitesi ve Çukurova Üniversitesinde öğrenim gören 572 öğrenci oluşturmaktadır. Araştırmada katılımcılardan veri toplanırken Demografik Bilgi Formu, İnternet Bağımlılığı Ölçeği, Siberkondri Ciddiyeti Ölçeği Kısa Formu ve Psikolojik İyi Oluş Ölçeği kullanılmıştır. Analizlerde, sürekli değişkenler arasındaki ilişkiler Pearson korelasyon analizi, lineer regresyon ve Hayes’in (2013) SPSS için geliştirdiği PROCESS Model 4 aracılığıyla (hiyerarşik regresyon) incelenmiş; bu sayede toplam etki, dolaylı etki ve doğrudan etki puanları elde edilerek aracı değişkenin etkisi değerlendirilmiştir. Öğrencilerin tanımlayıcı özelliklerine göre ölçek düzeylerindeki farklılaşmaları belirlemek için ise bağımsız gruplar t-testi, tek yönlü varyans analizi (ANOVA) ve post hoc (Tukey, LSD) analizleri uygulanmıştır. Bulgular, üniversite öğrencilerinde internet bağımlılığı ile psikolojik iyi oluş arasında negatif yönde anlamlı bir ilişki olduğunu, siberkondri ile internet bağımlılığı arasında ise pozitif yönde bir ilişki bulunduğunu göstermiştir. Bununla birlikte siberkondri ve psikolojik iyi oluş arasında anlamlı bir ilişki bulunmamıştır. Ayrıca, cinsiyet değişkeni açısından kadın ve erkek katılımcılar arasında psikolojik iyi oluş düzeylerinde istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık saptanmamıştır. Bu araştırma bulgularının, ruh sağlığı çalışanları ve toplum için siberkondri, internetin aşırı kullanımı ve psikolojik iyi oluş hali üzerine etkili müdahale stratejilerinin geliştirilmesine önemli katkılar sunacağı değerlendirilmektedir. Ayrıca siberkondri, alan yazına yeni kazandırılmış bir kavram olduğu için bu araştırmanın gelecek araştırmalara ışık tutacağı düşünülmektedir.
  • Öğe
    Üniversite öğrencilerinde benlik saygısı ile duygu düzenleme güçlüğünün problemli internet kullanımıyla ilişkisi
    (Çağ Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2025) Özgen, Niyazi Emir
    Bu araştırmada, üniversite öğrencilerinde problemli internet kullanımı ve duygu düzenleme güçlüğünün benlik saygısı ile olan ilişkisi incelenmiştir. Araştırmanın temel amacı, dijital davranış örüntüleri ve duygusal süreçlerin bireyin benlik saygısı üzerindeki yordayıcı rolünü ortaya koymaktır. Bu doğrultuda, nicel araştırma yöntemlerinden ilişkisel tarama modeli benimsenmiştir. Çalışma, Türkiye’de bir üniversitede öğrenim gören 18–25 yaş arası 143 üniversite öğrencisinden elde edilen verilerle yürütülmüştür. Veri toplama aracı olarak Benlik Saygısı Ölçeği, Duygu Düzenleme Güçlüğü Ölçeği ve Problemli İnternet Kullanımı Ölçeği kullanılmıştır. Verilerin analizinde Pearson korelasyon ve doğrusal hiyerarşik regresyon tekniklerinden yararlanılmıştır. Araştırma bulgularına göre, problemli internet kullanımı arttıkça benlik saygısı düzeyi düşmektedir. Aynı şekilde, duygu düzenleme güçlüğü ile benlik saygısı arasında anlamlı ve negatif yönde ilişkiler bulunmuştur. Özellikle duygu düzenleme güçlüğü ölçeğinin “duygulara açıklık eksikliği” ve “kabul etmeme” alt boyutlarının benlik saygısını anlamlı düzeyde yordadığı saptanmıştır. Regresyon analizi sonuçları incelendiğinde, problemli internet kullanımı ve duygu düzenleme güçlüğü birlikte ele alındığında, benlik saygısındaki varyansın %39’unu açıkladığı görülmüştür. Araştırmanın sonucunda, benlik saygısının bireyin dijital davranışları ve duygusal işleyişiyle doğrudan ilişkili olduğu, bu nedenle benlik saygısını güçlendirmeye yönelik müdahale çalışmalarında duygusal farkındalık ve sağlıklı internet kullanımının göz önünde bulundurulması gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
  • Öğe
    Özel gereksinimli kardeşe sahip çocukların ebeveynleşme davranışlarının duygusal ve psikolojik iyi oluşları ile umut düzeyleri üzerine etkisi
    (Çağ Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2025) Ay,Nebi Burak
    Ebeveynleşme davranışı, çocukların erken yaşlarda yetişkin rollerini üstlenmelerine neden olmaktadır. Özellikle özel gereksinimli bireylerin bulunduğu aile ortamlarında, çocuklar sadece kardeş değil aynı zamanda bakım veren, duygusal destek sağlayan bir figüre dönüşebilmektedir. Yüklenilen bu yeni roller çocukların iyi oluş düzeylerini ve gelecekten beklentilerini etkileyebilir. Bu araştırmanın amacı özel gereksinimli kardeşi olan çocuklarda ebeveynleşme davranışlarının duygusal ve psikolojik iyi oluş ile umut düzeylerine olan etkilerini incelemektir. Araştırmaya Mersin ili Tarsus ilçesinde ortaokul ve lise düzeyinde eğitim gören, özel gereksinimli kardeşe sahip, 11-18 yaş aralığındaki 385 çocuk katılmıştır. Katılımcılara Demografik Bilgi Formu, Ebeveynleşme Envanteri, Stirling Çocuklar İçin Duygusal ve Psikolojik İyi Oluş Ölçeği, Çocuklarda Umut Ölçeği uygulanmıştır. Veriler SPSS 27 paket programı ile analiz edilmiştir. Verilerin normallik analizi yapılmış ve verilerin normal dağılım gösterdiği belirlenmiştir. Bu sonuca göre analizler parametrik testler aracılığıyla yapılmıştır. Bu doğrultuda bağımsız örneklem t-testi, tek yönlü varyans analizi (ANOVA), Pearson korelasyon analizi ve hiyerarşik regresyon analizi uygulanmıştır. Araştırma sonuçlarına göre ebeveynleşme davranışının algılanan yarar alt boyutu, duygusal ve psikolojik iyi oluş düzeyini anlamlı pozitif yönde etkilemektedir. Çocuklarda umut düzeyi ile duygusal ve psikolojik iyi oluş arasında yüksek düzeyde pozitif ve anlamlı bir ilişki bulunmuştur.
  • Öğe
    Hukuk fakültesi öğrencilerinde duygusal zeka ve algılanan stres düzeyinin etik karar verme ile ilişkisi
    (Çağ Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2025) Balıkoğlu, Hafize İpek
    Bu araştırma, hukuk fakültesi öğrencilerinin duygusal zekâ, algılanan stres düzeyi ve etik karar verme arasındaki ilişkiyi incelemeyi amaçlamaktadır. Duygusal zekâ, bireylerin duygularını anlama, yönetme ve başkalarıyla sağlıklı ilişkiler kurma becerilerini ifade ederken, algılanan stres düzeyi, bireylerin stres faktörlerini nasıl algıladıklarına dair bir göstergedir. Etik karar verme ise bireylerin ahlaki ikilemler karşısında doğru ve adil kararlar alabilme yeteneğini ifade etmektedir. Araştırmada, gönüllülük esasına dayalı olarak farklı üniversitelerden hukuk fakültesi öğrencileri yer almıştır. Veriler, çevrimiçi anket yoluyla toplanmış ve ilişkisel tarama modeli kullanılarak analiz edilmiştir. Çalışmada, duygusal zekâ ve algılanan stres düzeyinin etik karar verme ile ilişkili olduğu hipotezi test edilmiştir. Bu çalışma, hukuk fakültesi öğrencilerinin etik karar verme süreçlerinde duygusal ve psikolojik faktörlerin önemini ortaya koymayı hedeflemektedir. Araştırma sonuçlarının, etik eğitim programlarının geliştirilmesi ve öğrencilerin duygusal farkındalıklarının artırılması açısından katkı sağlayacağı düşünülmektedir. Bu bağlamda, bireylerin duygusal zekâ düzeylerinin ve stres algılarının etik karar verme süreçlerine olan etkilerini anlamaya yönelik yeni bir bakış açısı sunulmaktadır
  • Öğe
    16-24 yaş arası gençlerdeki FoMO-Gelişmeleri kaçırma korkusu düzeyi ile benlik saygısı düzeyi arasındaki ilişkinin incelenmesi
    (Çağ Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2025) Öztürk, Müge Ayşe
    Bu çalışmanın amacı, 16-24 yaş arasındaki gençlerin benlik saygısı düzeyleri ile FoMO (Gelişmeleri Kaçırma Korkusu) düzeyleri arasındaki ilişkilerinin İncelenmesidir. Günümüzde sosyal medya, bireylerin günlük yaşamlarının ayrılmaz bir parçası haline gelmiş ve bu durum, bireylerin sürekli olarak çevrim içi kalma ihtiyacını artırmıştır. Sosyal medya platformlarında geçirilen süre arttıkça, bireyler çevrelerinde olup bitenleri kaçırma korkusu yaşayarak sosyal medya etkileşimlerine daha bağımlı hale gelebilmektedir. FoMO, bireylerin başkalarının ödüllendirici deneyimlerinden uzak kalma endişesi ile karakterize edilen bir duygu durumudur. Özellikle gençler arasında yaygın olan bu durum, bireylerin benlik saygısı, psikolojik sağlık ve sosyal ilişkileri üzerinde belirgin etkiler yaratmaktadır. Çalışma kapsamında 16-24 yaş arasındaki 158 katılımcıya ulaşılmış ve Google Formlar aracılığıyla anket yöntemi kullanılarak veri toplanmıştır. Rosenberg Benlik Saygısı Ölçeği (RBSÖ) ve FoMO Ölçeği (FÖ), katılımcıların benlik saygısı ve günceli kaçırma korkusu düzeylerini belirlemek için kullanılmıştır. Çalışmada, benlik saygısı düzeyi ile FoMO düzeyi arasındaki ilişki, cinsiyet, yaş ve eğitim düzeyi gibi değişkenler açısından değerlendirilmiştir. Yapılan analizler sonucunda, FoMO düzeyi ile benlik saygısı arasında doğrudan bir ilişki bulunmadığı, ancak belirli alt boyutların dolaylı olarak birbirleriyle ilişkili olduğu ortaya konmuştur. Ayrıca, cinsiyet değişkeni açısından anlamlı bir fark bulunmazken, l’se mezunu bireylerin benlik saygısı düzeyinin daha düşük olduğu tespit edilmiştir. Araştırma sonuçları, benlik saygısının bireylerin sosyal medya kullanımı ve FoMO üzerinde önemli bir rol oynayabileceğini göstermektedir. Özellikle gençlerin sosyal medya platformlarıyla kurdukları ilişkiler, psikolojik iyi oluşları açısından dikkatle ele alınmalıdır. Bu doğrultuda, bireylerin psikolojik sağlıklarını güçlendirmeye yönelik bilinçlendirme programlarının artırılması ve sosyal medya bağımlılığı ile mücadeleye yönelik sosyal politikaların geliştirilmesi önerilmektedir. Bu çalışma, bireylerin dijital dünya ile sağlıklı bir ilişki kurmalarına yardımcı olacak stratejilerin belirlenmesine katkı sağlamayı amaçlamaktadır.
  • Öğe
    Üniversite öğrencilerinde psikolojik dayanıklığın karar verme üzerindeki stresin aracı
    (Çağ Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2025) Aksoydan, Merve Sıla
    Bu çalışmanın amacı, üniversite öğrencilerinin psikolojik dayanıklılığının, stresle başa çıkma süreçlerinde nasıl bir aracı rol oynadığını incelemektir. Üniversite öğrencileri, akademik, sosyal ve kişisel düzeyde pek çok stres kaynağı ile karşı karşıya kalmaktadır. Bu stres kaynakları, öğrencilerin genel ruh sağlığı ve akademik başarıları üzerinde önemli etkilere yol açabilmektedir. Psikolojik dayanıklılık ise, bireylerin stresle başa çıkabilme kapasitelerini artıran bir özellik olarak öne çıkmaktadır. Bu çalışmada, psikolojik dayanıklılığın, öğrencilerin stres seviyelerini nasıl etkilediği ve stresle başa çıkma becerilerini nasıl güçlendirdiği araştırılmıştır. Araştırma, üniversite öğrencilerinin psikolojik dayanıklılık düzeylerini ve stresle başa çıkma stratejilerini ölçmek amacıyla anket ve ölçekler kullanılarak gerçekleştirilmiştir. Katılımcılara Psikolojik Dayanıklılık Ölçeği (CD-RISC) ve Algılanan Stres Ölçeği gibi geçerli ve güvenilir ölçüm araçları uygulanmıştır. Elde edilen veriler, psikolojik dayanıklılık ile stres arasındaki ilişkiyi ortaya koymak amacıyla korelasyon ve regresyon analizleri ile değerlendirilmiştir. Bu çalışmanın sonuçları, üniversite öğrencilerinin psikolojik dayanıklılığını artırmaya yönelik müdahalelerin, onların stresle başa çıkma becerilerini geliştirebileceğini ve genel ruh sağlıklarını iyileştirebileceğini göstermektedir. Ayrıca, üniversitelerde psikolojik dayanıklılığı güçlendirmeye yönelik eğitim programlarının ve psikolojik destek hizmetlerinin önemini vurgulamaktadır.
  • Öğe
    Yaygın anksiyete bozukluğu tanısı alan hastalarda anksiyete düzeyi ile duygu düzenleme güçlüğü ve irrasyonel inançlar arasındaki ilişkinin incelenmesi
    (Çağ Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2025) Kayaş, Fatih
    Bu çalışmanın temel amacı toplumda sık görülen Yaygın Anksiyete Bozukluğunda anksiyete düzeyi ile duygu düzenleme güçlüğü ve irrasyonel inançlar arasındaki ilişkiyi incelemektir. Duygu düzenleme güçlüğü ve irrasyonel inançların Yaygın Anksiyete Bozukluğundaki yordayıcılığını incelemek çalışmanın bir diğer amacıdır. Ayrıca çalışmanın başka bir amacı katılımcıların bazı sosyo-demografik özellikleri ile değişkenlerin farklılaşıp farklılaşmadığını incelemektir. Bu bağlamda yaşları 18-49 aralığında olan, Yaygın Anksiyete Bozukluğu tanısı almış ve komorbid bir psikiyatrik bozukluğu olmayan 67 kadın 30 erkek olmak üzere toplam 97 birey araştırmaya dahil edilmiştir. Yaygın Anksiyete Bozukluğu şiddetini ölçmek için Yaygın Anksiyete Bozukluğu için Şiddet Ölçeği, duygu düzenleme güçlüğünü ölçmek için Duygu Düzenleme Güçlüğü Ölçeği-Kısa Formu ve irrasyonel inançları ölçmek için Genel Tutum ve İnanışlar Ölçeği-Kısa Formu kullanılmıştır. Veriler SPSS 25 paket programı ile bağımsız gruplar t-testi, korelasyon ve regresyon analizleri, SPSS PROCESS makro eklentisi ile yapılan aracılık analizleri sonucu incelenmiştir. Yapılan analizler sonucunda Yaygın Anksiyete Bozukluğu ile duygu düzenleme güçlüğü ve irrasyonel inançlar arasında pozitif yönlü anlamlı ilişkiler görülmüştür. Regresyon analizine göre duygu düzenleme güçlüğü Hedefler ve Kabullenmeme alt boyutları aracılığı ile, irrasyonel inançlar ise Konfor Arayışı ve Adalet Beklentisi alt boyutları aracılığı ile Yaygın Anksiyete Bozukluğunu yordamaktadır. Ayrıca irrasyonel inançlar ile Yaygın anksiyete Bozukluğu arasındaki ilişkide duygu düzenleme güçlüğünün aracı rolünün olduğu görülmüştür. Elde edilen sonuçlar literatür ışığında tartışılmıştır.
  • Öğe
    Ortaöğretim öğrencilerinin temel psikolojik ihtiyaçlarının karşılanma düzeyleri, öğrenmeye ilişkin tutumları ve matematik kaygıları arasındaki ilişkilerin belirlenmesi
    (Çağ Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2025) Çelik, Ahmet
    Bu araştırma, ortaöğretim öğrencilerinin temel psikolojik ihtiyaçlarının (özerklik, yeterlilik ve ilişkisellik) karşılanma düzeyleri, öğrenmeye ilişkin tutumları ve matematik kaygıları arasındaki ilişkiyi incelemeyi amaçlamaktadır. Ayrıca, cinsiyet, okul türü, sınıf düzeyi ve ebeveyn öğrenim durumu gibi demografik etkenlerin bu değişkenler üzerindeki etkisi araştırılmıştır. Araştırma, ilişkisel tarama modeline dayalı betimsel bir çalışma olarak tasarlanmıştır. Araştırmanın evreni, Adana İl merkezinde 2024 – 2025 eğitim ve öğretim yılı içerisinde öğrenim görmekte olan lise (9,10,11 ve 12. Sınıf) öğrencilerinden oluşmaktadır. Araştırmanın örneklemi ise farklı okulda öğrenim gören 622 kız ve 792 erkek olmak üzere toplam 1414 öğrencidir. Araştırmada veri toplama araçları olarak “Temel Psikolojik İhtiyaçlar”, “Matematik Kaygısı” ve “Öğrenmeye İlişkin Tutum” ölçekleri ile “Kişisel Bilgi Formu” kullanılmıştır. SPSS 29.0 programı kullanılarak analiz edilen verilerin normal dağılım gösterdiği belirlenmiştir. Veri analizinde, "Independent Sample T Testi", "One-Way ANOVA", "Pearson Korelasyon Testi" ve regresyon analizi kullanılmıştır. Araştırma sonucunda, öğrencilerin cinsiyetlerinin temel psikolojik ihtiyaçların karşılanma düzeyleri ve matematik kaygıları üzerinde anlamlı bir etkisinin bulunmadığı, ancak öğrenmeye ilişkin tutumlarında anlamlı farklılıklar olduğu belirlenmiştir. Anne-baba eğitim düzeyindeki artışın, temel psikolojik ihtiyaçların karşılanma düzeylerini yükselttiği, öğrenmeye yönelik olumlu tutumları güçlendirdiği ve matematik kaygısını azalttığı gözlemlenmiştir. Ayrıca, sınıf düzeyi arttıkça matematik kaygısında bir azalma olduğu belirlenmiştir. Genel olarak, öğrencilerin temel psikolojik ihtiyaçları ile matematik kaygısı arasında negatif bir ilişki, öğrenmeye yönelik tutumları arasında ise pozitif bir ilişki olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
  • Öğe
    El tercihleri ve sağ el kullanımı yönünde görülen baskının kaygı, sosyal kaygı, benlik saygısı ve travma ile ilişkisinin incelenmesi
    (Çağ Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2025) Özpolat, Caner
    Bu çalışma, el tercihleri ve sağ el kullanımı yönünde görülen baskının, benlik saygısı, sosyal kaygı, durumluk ve sürekli kaygı ile birikimli travma boyutları ile olan ilişkisini incelemeyi amaçlamıştır. Çalışmanın temel problemi, baskın olarak sağ elini, sol elini ya da her iki elini, kullananların, benlik sayısı, sosyal kaygı, durumluk ve sürekli kaygı ile birikimli travma boyutları puanlarını karşılaştırmaktır. Mevcut alanyazına ek olarak aynı değişkenlere, bireylerin sağ elini kullanması yönünde baskı görenler ve görmeyenler üzerinden de bakılmıştır. Araştırmanın örneklemini internet üzerinden rastgele seçilen 152 kişi oluşturmaktadır. Veri toplama araçları olarak, Edinburg El Tercihi Envanteri, Rosenberg Benlik Saygısı Ölçeği, Liebowitz Sosyal Kaygı Ölçeği, Durumluk ve Sürekli Kaygı Ölçeği ve Birikimli Travma Ölçeği Kısa Formu kullanılmıştır. Elde edilen bulgular, iki elli bireylerin travmaya verilen pozitif tepkiler puan ortalamasının sağ elli bireylerin puan ortalamasına göre anlamlı düzeyde düşük olduğunu, sağ elini kullanması yönünde baskı gören bireylerin travmaya verilen negatif tepkiler skorunun, sağ elini kullanması önünde baskı görmeyen bireylere göre anlamlı düzeyde yüksek olduğunu göstermektedir. Ayrıca çalışmada iki elini kullanan bireylerin benlik saygısı skorları, sağ elini kullanan bireylere göre anlamlı düzeyde yüksek bulunmuştur.
  • Öğe
    Konteyner kentlerde yaşayan ergenlerin psikolojik dayanıklılık ve öz-yeterlilik düzeylerinin incelenmesi: Kahramanmaraş ili örneği
    (Çağ Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2025) Arslanhan, Hacı Mustafa
    Bu araştırmada, 6 Şubat 2023 tarihinde meydana gelen Kahramanmaraş merkezli depremler sonrasında konteyner kentlerde yaşamını sürdüren ergen bireylerin psikolojik dayanıklılık ve öz-yeterlilik düzeyleri çeşitli demografik değişkenler açısından incelenmiştir. Araştırma, nicel yöntemle ve betimsel tarama modeli çerçevesinde gerçekleştirilmiştir. Araştırmanın evrenini, Kahramanmaraş ilinde konteyner kentlerde yaşayan ergenler; örneklemini ise Onikişubat ve Dulkadiroğlu ilçelerinde bulunan konteyner kentlerde yaşayan, 14-17 yaş aralığında 124 kız ve 144 erkek olmak üzere toplam 268 ergen birey oluşturmuştur. Veriler; “Ergenlerde Psikolojik Dayanıklılık Ölçeği”, “Çocuklar İçin Öz-Yeterlilik Ölçeği” ve “Kişisel Bilgi Formu” aracılığıyla toplanmıştır. Verilerin analizinde t-testi, ANOVA, Kruskal-Wallis H testi, Spearman sıralı korelasyon analizi ve Pearson korelasyon analizi uygulanmıştır. Araştırma bulgularına göre, ergenlerin psikolojik dayanıklılık ve öz-yeterlilik düzeyleri; cinsiyet, yaş, kardeş sayısı, yakın kayıp yaşama durumu ve ebeveyn öğrenim düzeyi gibi değişkenlere göre anlamlı farklılık göstermemektedir. Ancak baba öğrenim düzeyine göre psikolojik dayanıklılık puanlarında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık saptanmıştır. Araştırmanın en dikkat çekici bulgusu ise, psikolojik dayanıklılık ile öz-yeterlilik düzeyleri arasında pozitif yönlü ve orta düzeyde anlamlı bir ilişkinin bulunmuş olmasıdır. Bu durum, öz-yeterlilik düzeyi yüksek olan ergenlerin aynı zamanda stresle başa çıkma konusunda daha dirençli olduklarını göstermektedir.
  • Öğe
    Bağlanma stillerinin iş yaşamındaki stresle başa çıkma ve iş performansı ile ilişkisi
    (Çağ Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2024) Bozkurt, Muhammet Berkay
    Bu araştırma, bireylerin bağlanma stillerinin iş yaşamındaki stresle başa çıkma ve iş performansı ile ilişkisini incelemek üzere hazırlanmaktadır. Bireyin doğumundan ölümüne kadar olan süreçte bireyi etkileyen bağlanma stilleri bireyin iş yaşamında da karşısına çıkmaktadır. Bağlanma stilleri bireylerin sosyal ve iş yaşamındaki ilişkilerini algılamalarında bireyi tanımlayan özellikleri içermektedir. Bireylerin bağlanma stillerinin iş yaşamında nasıl etkilediği ve bu etkinin iş performansı ile ilişkisinin bireye yansıttığı durumlarda nasıl şekillendirdiği bu araştırmanın odak noktasını oluşturmaktadır. Araştırmada, bağlanma stilleri türlerine göre incelenmekte ve bu türlerin belirlenmesi için “Üç Boyutlu Bağlanma Stilleri” ölçeği kullanılmaktadır. Bağlanma stilleri çalışan bireylerin iş stresi ile başa çıkma stratejilerini de analiz etmektedir. Ayrıca, bağlanma stillerinin iş performansı ile olan ilişkisini anlamak için bireylerin etkinlik, motivasyon ve iş tatmini gibi faktörleri de incelenmektedir. Günümüzde, iş dünyasındaki profesyonellerden insan kaynaklarındaki yöneticilere kadar çalışanların iş yerindeki performansı, verimi ve motivasyonu araştırılmakta ve arttırılmaya çalışılmaktadır. Bu araştırma, bu pozisyonlarda çalışan kişiler için önemli bilgiler sunmayı amaçlamaktadır. Elde edilen bulguların iş yaşamındaki bireylerin bağlanma stilleri ile ilişkili olarak iş performanslarının ve stresle başa çıkma becerilerinin geliştirilmesi ve stratejilerin için ise “Stresle Başa Çıkma Ölçeği” ve bireylerin iş performansını ölçmek için “Bireysel İş Performansı Ölçeği” kullanılmıştır. Katılımcılardan toplanmış olan veriler bir istatistik programı olan “IBM SPSS 27.00” ile analiz edilmiştir. Demografik özelliklere göre yapılan analizler sonucunda, katılımcıların cinsiyet, gelir durumu, yaş ve eğitim düzeylerine bakılarak istatistiksel bağlamda anlamlı bir ilişki bulunamamıştır. Ayrıca, bağlanma stillerinin stresle başa çıkma düzeyleri ve iş performansı düzeylerine göre istatistiksel bağlamda anlamlı bir ilişkiler olduğu bulunmuştur. Bu bulgular, işverenlerin ve insan kaynakları profesyonellerinin, çalışanların bağlanma stillerini göz önünde bulundurarak stres yönetimi ve performans artırma stratejileri geliştirmelerine rehberlik edilebileceği öne sürülmektedir. belirlenmesi konusunda katkıda bulunacağı düşünülmüştür. Ayrıca, bireylerin kariyer geliştirmelerine yönelik başa çıkma stratejileriyle ilgili pratik öneriler sağlamak amacıyla bu alanlarda yapılan çalışmalara katkıda bulunacaktır. Adana’da çalışmakta olan 18-50 yaş arasındaki bireylerin örneklemi kapsamında 126 kadın 76 erkek olmak üzere çalışmaya toplam 202 kişi katılmıştır. Araştırmacının oluşturduğu kişisel bilgi formu çalışan bireylerin kişisel bilgilerini öğrenmek için hazırlanmıştır. Araştırmada, bağlanma stillerini ölçmek için “Üç Boyutlu Bağlanma Stilleri Ölçeği” kullanılmıştır. Stresle başa çıkma düzeylerini ölçmek
  • Öğe
    Okul öncesi dönemdeki çocuklarda beden algısı ile dijital oyun bağımlılığı eğilimi arasındaki ilişki
    (Çağ Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2024) Berfin, Oğraş
    Beden algısı, bireyin kendi bedenine yönelik duygusal ve bilişsel değerlendirmelerini içermektedir. Çocuklarda beden algısı, medya, akran ilişkileri ve ebeveynlerin tutumları gibi birçok faktörden etkilenebilmektedir. Dijital oyunlarda yer alan idealize edilmiş beden imgelerinin, çocukların kendi bedenleriyle ilgili memnuniyetsizlik yaşamalarına neden olabildiği görülmüştür. Dijital oyunlar, el-göz koordinasyonu, stratejik düşünme ve problem çözme yeteneklerini geliştirebilmektedir ancak aşırı oyun oynama, sosyal izolasyon, akademik başarıda düşüş ve fiziksel hareketsizlik gibi olumsuz sonuçlar doğurabilir. Dijital oyunlar, çocukların hayal gücünü geliştirirken, fiziksel dünyadan kopmalarına ve bedenlerine dair farkındalıklarının azalmasına yol açabilmektedir. Okul öncesi dönemdeki çocuklarda beden algısı ve dijital oyun bağımlılığı eğilimi arasındaki ilişkiler incelenmiştir. Dijital oyun bağımlılığı eğilimi, "hayattan kopma," "çatışma," "sürekli oynama," ve "hayata yansıtma" alt boyutlarıyla beraber ölçülmüş; bu alt boyutlar ile beden algısı arasındaki ilişki ve çocuğun yaşı, çocuğun cinsiyeti, anne-baba eğitim durumu, anne-baba çalışma durumu demografik özelliklerinin dijital oyun bağımlılğı eğilimi ve beden algısı ile farklılaşma durumu analiz edilmiştir. Veriler; Adana ve Mersin ilinde ikamet eden 4, 5, 6 yaşında okul öncesi dönemdeki çocukların dahil edildiği 116 kişilik bir örneklemden elde edilmiştir. Veri toplama aşamasında gönüllülük esas alınmıştır. Araştırmaya dahil olan çocukların ailelerine Dijital Oyun Bağımlılığı Eğilimi Ölçeği (DOBE), araştırmaya dahil olan çocuklara Beden Algısı Silüet Testleri uygulanmıştır. Yaş, cinsiyet, ebeveynlerin çalışma ve eğitim durumu demografik değişkenleri ile dijital oyun bağımlılığı eğilimi ve beden algısı arasındaki ilişkiler araştırmanın önemli odak noktaları arasındadır. Bu doğrultuda, beden algısı ve dijital oyun bağımlılığı eğilimi arasında anlamlı bir ilişki olup olmadığını incelemek amacıyla SPSS 22.0 paket programı kullanılmış olup basit doğrusal korelasyon, bağımsız örneklemler t-testi, tek faktörlü varyans analizi istatistiksel testleri ile analiz edilmiştir. Analizler sonucunda dijital oyun bağımlılığı eğilimi toplam puanı, hayata yansıtma alt ölçeği ve sürekli oynama alt ölçeğinin beden algısı ile düşük düzeyde pozitif yönde anlamlı bir ilişki gösterdiği belirlenmiştir. Bu çalışmanın, literatürde mevcut olan dijital oyun bağımlılığı eğilimi ve beden algısı arasındaki ilişki konulu diğer çalışmalara kaynak oluşturması amaçlanmıştır. Yapılan bu çalışmanın farklı değişkenler ve daha geniş çalışma grubu ile çalışılması önerilmektedir.
  • Öğe
    Depremden etkilenen kadınların deprem sonrası travma ve belirsizliğe tahammülsüzlük düzeylerine göre çocuk sahibi olma isteklerinin incelenmesi
    (Çağ Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2025) Khatib, Amine Reyhan
    Dehşet Yönetimi Teorisi’nden yola çıkılarak, bu çalışma, kadınların afetler sonrasındaki belirsizliğe tahammülsüzlük ve travma düzeylerine göre, çocuk sahibi olma isteklerinin nasıl değişkenlik gösterebileceğini araştırmak için yürütülmüştür. Bu bağlamda; 6 Şubat 2023 Kahramanmaraş merkezli depremleri birebir yaşamış olan, aile hekimliği polikliniğine herhangi bir sebeple 2023 yılı Mayıs-Eylül aylarında başvuran, 18-45 yaş aralığındaki kadınlardan, araştırmaya katılmayı kabul eden 402 kişiyle, yüz yüze olacak şekilde; sosyodemografik veri formu, deprem sonrası travma düzeyini belirleme ölçeği, çocuk sahibi olma isteği ölçeği ile belirsizliğe tahammülsüzlük düzeyi ölçeği doldurulmuştur. Elde edilen veriler SPSS v25 istatistik programıyla analiz edilmiştir. Sosyodemografik verilerle yapılan varyans analizi sonucu, çocuk sahibi olma isteği düzeyinin eğitim seviyesine göre anlamlı şekilde (p≤.001) farklılaştığı, yani eğitim seviyesi azaldıkça çocuk doğurma isteğinin arttığı görülmüştür. Çocuk sahibi olma isteğinin, deprem sonrası travma ve belirsizliğe tahammülsüzlük düzeyi ile yordanması incelendiğinde, çocuk sahibi olma isteği toplam puanlarının deprem sonrası travma düzeyi arttıkça azaldığı, ancak belirsizliğe tahammülsüzlük düzeyi ile anlamlı bir ilişkisinin olmadığı tespit edilmiştir. Deprem sonrası travma düzeyini belirleyen alt ölçekler ile çocuk sahibi olma isteği ölçeği alt ölçekleri puanlarının farklı şekillerde birbirlerini yordamaları, afetler sonrasındaki çocuk sahibi olma isteğinin farklı psikolojik etmenlerden etkilenebildiği sonucunu ortaya çıkarmıştır. Afetler sonrası değişkenlik gösteren çocuk sahibi olma isteklerinin, hangi psikolojik etmenlerle ilişkilendirildiğinin daha farklı çalışmalarda gösterilmesi, bu konu hakkında, literatüre daha net katkılar sağlayacaktır.