Tez Koleksiyonu

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Güncel Gönderiler

Listeleniyor 1 - 20 / 333
  • Öğe
    Anne-baba stresinin ebeveyn tutumu ve okulöncesi dönem çocuklarının problem davranışı ile ilişkisi
    (Çağ Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2025) Cerit, Fadime Betül
    Bu araştırmanın temel amacı, ebeveynlerin yaşadığı stresin ebeveynlik tutumları ve okul öncesi dönemdeki çocukların problem davranışları ile olan ilişkisini incelemektir. Araştırma, Adana ili Ceyhan ilçesinde 3-6 yaş arası çocuğu bulunan 146 ebeveyn (128 kadın, 28 erkek) ile yürütülmüştür. Araştırmada nicel araştırma deseni benimsenmiştir. Veri toplama aracı olarak Kişisel Bilgi Formu, Anne-Baba Stres Ölçeği, Ebeveyn Tutum Ölçeği ve Problem Davranış Ölçeği kullanılmıştır. Veriler SPSS programı ile analiz edilmiş; analiz sürecinde bağımsız örneklemler t testi, tek yönlü varyans analizi (ANOVA), korelasyon ve çoklu doğrusal regresyon analizlerinden yararlanılmıştır. Araştırmadan elde edilen bulgular, ebeveyn stres düzeyinin ebeveyn tutumları üzerinde anlamlı etkileri olduğunu göstermiştir. Ebeveyn stres düzeyi arttıkça otoriter ve izin verici tutumların yükseldiği, buna karşılık demokratik tutumun azaldığı gözlenmiştir. Ebeveyn stresi, ebeveynin demokratik tutumu ve izin verici tutumumu çocuklarda problem davranışı etkilemektedir. Ebeveyn stresi, ebeveyn izin verici tutumu ve çocuklarda problem davranış arasında pozitif yönlü bir ilişki varken, ebeveynin demokratik tutumu ile problem davranış arasında negatif yönlü ilişki vardır. Araştırma sonuçları, ebeveyn stresinin çocukların davranışsal gelişimi üzerinde belirleyici bir etken olduğunu ve okul öncesi dönemdeki problem davranışların önlenmesinde ebeveyn stresinin azaltılmasının ve olumlu ebeveynlik yaklaşımlarının teşvik edilmesinin önemli olduğunu ortaya koymaktadır.
  • Öğe
    3-6 yaş çocukların duygu düzenleme becerileri ve problemli davranışlarının annenin anksiyete düzeyi ile olan ilişkisi
    (Çağ Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2025) Ürey Aksay, Merve
    Bu araştırmanın amacı, 3-6 yaş aralığındaki çocukların duygu düzenleme becerileri, problem davranış düzeyleri ile annelerin anksiyete düzeyi arasındaki ilişkiyi incelemektir. Ayrıca, çocukların cinsiyeti, okul durumu, annenin eğitim ve çalışma durumu, kardeş sayısı, ailenin maddi gelir düzeyi, aile yapısı ve birincil bakımveren gibi çeşitli demografik değişkenlerin söz konusu değişkenler üzerindeki ilişkisi de araştırılmıştır. Araştırma, ilişkisel tarama modeli çerçevesinde betimsel bir çalışma olarak tasarlanmıştır. Çalışmanın evrenini, Türkiye genelinde yaşayan ve 3-6 yaş grubunda çocuğu bulunan anneler oluşturmaktadır. Araştırmanın örneklemini ise Adana ili Ceyhan ilçesinde ikamet eden ve çalışmaya gönüllü olarak katılan yaklaşık 330 anne oluşturmaktadır. Veri toplama sürecinde; çocukların problem davranışlarını değerlendirmek amacıyla Okul Öncesi Davranış Ölçeği (Kapcı, 1998), duygu düzenleme becerilerini ölçmek amacıyla Duygu Düzenleme Ölçeği (Batum & Yağmurlu, 2007) ve annelerin anksiyete düzeyini belirlemek amacıyla Beck Anksiyete Ölçeği (Ulusoy ve ark., 1996) kullanılmıştır. Toplanan veriler, SPSS 29.0 paket programı kullanılarak analiz edilmiştir. Analiz öncesinde verilerin normal dağılım gösterdiği tespit edilmiştir. Verilerin analizinde, Bağımsız Örneklem T Testi (Independent Samples T-Test), Tek Yönlü Varyans Analizi (One-Way ANOVA), Pearson Korelasyon Analizi ve Regresyon Analizi uygulanmıştır. Araştırma bulguları doğrultusunda; çocukların cinsiyetlerinin, duygu düzenleme becerisi, problem davranış düzeyi ve annelerin anksiyete düzeyi üzerinde anlamlı bir ilişkisi olduğu belirlenmiştir. Ayrıca, 3-6 yaş grubu çocukların duygu düzenleme beceri düzeyleri ile problem davranış düzeyleri ve annelerin anksiyete düzeyleri arasında pozitif yönde anlamlı bir ilişki olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
  • Öğe
    Temel psikolojik ihtiyaçlar ile sosyotelizm davranışı arasındaki ilişkide yaşam doyumunun aracı rolü
    (Çağ Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2025) Aryindoğan, Edanur
    Akıllı telefonların günlük yaşamın ayrılmaz bir parçası haline gelmesiyle birlikte, bireylerin sosyal etkileşim sırasında dikkatlerini dijital cihazlara yönlendiren sosyotelizm davranışı giderek yaygınlaşmaktadır. Bu davranış, özellikle genç yetişkinlerin sosyal ilişkilerini ve yaşam kalitelerini olumsuz etkileyebilmektedir. Bu araştırmanın amacı temel psikolojik ihtiyaçlar ve sosyotelizm davranışı arasındaki ilişkide yaşam doyumunun aracı rolünü incelemektir. Bu çalışmada nicel araştırma yaklaşımına dayalı ilişkisel tarama modeli kullanılmıştır. Araştırmanın örneklemini Çukurova Üniversitesi ve Çağ Üniversitesi’nde bulunan 528 genç yetişkin bireyler oluşmaktadır. Araştırmada temel psikolojik ihtiyaçların doyumunu ölçmek için Psikolojik İhtiyaçlar Ölçeği, sosyotelizm davranışının sıklığı için Genel Phubbing (Sosyotelizm) Ölçeği ve yaşam doyumu düzeyinin ölçümü için Yetişkin Yaşam Doyum Ölçeği kullanılmış olup elde edilen veriler Pearson korelasyon analizi ve Hayes’in SPSS için geliştirdiği PROCESS Macro (Model 4) aracılığıyla incelenmiştir. Yapılan analizler sonucunda temel psikolojik ihtiyaçlar ile sosyotelizm davranışı arasında negatif yönde, yaşam doyumu ile arasında pozitif yönde ilişki bulunmuştur. Ayrıca yaşam doyumu ile sosyotelizm davranışı arasında negatif yönde bir ilişki saptanmıştır. Aracılık analizinin sonucunda ise temel psikolojik ihtiyaçlar ile sosyotelizm davranışı arasındaki ilişkide yaşam doyumunun aracılık etkisi tespit edilmiştir.
  • Öğe
    Aile destek merkezlerindeki annelerin annelik rolü ile toplumsal cinsiyet algıları arasındaki ilişkinin incelenmesi
    (Çağ Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2025) Akyar, Nurgül
    Bu çalışmanın amacı, annelerin kendilerine biçtikleri annelik rolünün, toplumsa insiyet kalıpları, beklentileri veya algıları ile nasıl bir bağlantı içinde olduğunu araştırmaktır. Araştırmada veri toplama aracı olarak, araştırmacı tarafından hazırlanan katılımcıların demografik bilgilerini içeren ‘Kişisel Bilgi Formu’, Dr. Whatley ve Dr. Knox tarafından geliştirilen ‘Geleneksel Annelik Ölçeği’ ve ‘Toplumsal Cinsiyet Algısı Ölçeği’ kullanılmıştır. Bu çalışma, nicel araştırma yöntemine dayanmaktadır. Araştırmanın evreni, Adana ili Yüreğir ilçesinde bulunan dört Aile Destek Merkezi'nde bebeklik, okul öncesi ve ilkokul çağında çocuğu olan anne kursiyerleri kapsamaktadır. Bu araştırmada, Aile Destek Merkezlerindeki annelerin demografik özellikleri ile toplumsal cinsiyet algıları ve geleneksel annelik rollerine yönelik tutumları arasındaki ilişkiler incelenmiştir. Çalışmaya katılan annelerin çoğunluğu 26–41 yaş arasında, düşük gelir düzeyinde ve ilkokul–ortaokul mezunudur. Bulgular, genç, eğitimli, gelir seviyesi yüksek, çalışan ve kentsel bölgede yaşayan annelerin daha eşitlikçi tutumlar sergilediğini; yaş, çocuk sayısı ve kırsal yaşamın ise geleneksel annelik algısını güçlendirdiğini göstermiştir. Toplumsal Cinsiyet Algısı ve Geleneksel Annelik arasında orta düzeyde, ters yönlü bir ilişki bulunmuş; bu da eşitlikçi tutumlar arttıkça geleneksel rollerin zayıfladığını, ancak bu tutumların bireysel düzeyde birlikte var olabileceğini ortaya koymuştur.
  • Öğe
    Lise son sınıf öğrencilerinde sınav kaygısını azaltmada emdr grup uygulamasının etkililiği
    (Çağ Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2025) Korkutata, Ahmet
    Bu çalışma, lise son sınıf öğrencilerinde sınav kaygısını azaltmada EMDR Grup Uygulamasının etkililiğini incelemeyi amaçlamaktadır. Araştırma, Bingöl ilinde bir Anadolu Lisesi'nde öğrenim gören 12. sınıf öğrencileriyle gerçekleştirilmiş, yüksek ve çok yüksek sınav kaygısı düzeyine sahip 18 öğrenci (deney grubu: 9, kontrol grubu: 9) üzerinde yürütülmüştür. Deney grubuna, 5 oturumluk Grup EMDR müdahalesi uygulanırken, kontrol grubuna herhangi bir müdahale yapılmamıştır. Çalışmada, Westside Sınav Kaygısı Ölçeği ile ön test, ara test ve son test verileri ile bir ay sonraki takip verileri toplanmıştır. Ara test ve takip ölçümleri keşifsel amaçla değerlendirilmiş; birincil analiz olarak ön–son testlerine odaklanılmıştır. Gruplar arası karşılaştırmalarda (Mann-Whitney U testi) ve bağımlı gruplar karşılaştırmalarında (Wilcoxon İşaretli Sıralar Testi) elde edilen Z değerleri üzerinden, etki büyüklüğü (toplam örneklem büyüklüğü N olmak üzere) r = Z/√N formülüyle raporlanmıştır. Sonuçlar, Grup EMDR uygulanan öğrencilerde sınav kaygısı puanlarının ön test-son test karşılaştırmasında anlamlı düzeyde azaldığını (etki büyüklüğü: r = 0,64) göstermiştir. EMDR protokolü, Shapiro'nun Adaptif Bilgi İşleme Teorisi temel alınarak tasarlanmıştır. Araştırma, Grup EMDR'nin okul temelli müdahalelerde maliyet-etkin, pratik ve sosyal destek sağlayan bir yöntem olduğunu vurgulamaktadır. Özellikle kaygının bilişsel-duygusal bileşenlerini hedef alması, bu yöntemi sınav kaygısıyla mücadelede öne çıkarmaktadır. Çalışma, Türkiye'de bu alanda yapılan ilk deneysel çalışmalardan biri olması nedeniyle literatüre önemli katkı sunmaktadır.
  • Öğe
    Yetişkinlerde sosyal medya bağımlılığı ve reddedilme duyarlılığının sosyal anksiyete ile ilişkisi
    (Çağ Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2025) Dinç Yorulmaz, Hatice
    Bireyin olumsuz değerlendirilme endişesiyle karakterize olan sosyal anksiyete, yüksek reddedilme duyarlılığına sahip bireylerde gözlemlenen bir durumdur. Bu bilişsel hassasiyet, yüz yüze sosyal etkileşimlerden kaçınma eğilimini pekiştirerek bireyi sanal ortamlara yöneltmekte ve bu durum sosyal medya bağımlılığı gelişimine zemin hazırlayabilmektedir. Bu araştırmanın temel amacı, sosyal medya bağımlılığı ve reddedilme duyarlılığının sosyal anksiyete ile ilişkisini incelemektir. Araştıma Mersin ilinde yaşayan 18 yaş üstü 503 yetişkin birey ile yürütülmüştür. Bu araştırmada, verileri toplamak için Demografik Bilgi Formu, Sosyal Medya Bağımlılığı Ölçeği, Reddedilme Duyarlılığı Ölçeği ve Liebowitz Sosyal Kaygı Ölçeği ölçekleri uygulanmıştır. Verilerin analizinde betimsel istatistik, bağımsız gruplar t-testi, tek yönlü varyans analizi (ANOVA) ve sürekli değişkenler arasındaki ilişki düzeylerini belirlemek için de Pearson korelasyon analizi ve çoklu regresyon analizi kullanılmıştır. Bulgulara göre,sosyal medya bağımlılığı ile reddedilme duyarlılığı arasında düşük düzeyde, reddedilme duyarlılığı ile sosyal anksiyete arasında ise orta düzeyde pozitif ilişkiler olduğu görülmüştür. Regresyon analizi sonucunda, reddedilme duyarlılığının sosyal anksiyete düzeyini anlamlı şekilde yordadığı, sosyal medya bağımlılığının ise bağımlı değişkeni yordamadığı belirlenmiştir.
  • Öğe
    Romantik ilişkilerde sosyal medya bağımlılığı, mükemmeliyetçilik ve ilişki doyumu (z kuşağı örneği)
    (Çağ Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2025) Dağhan, Okan
    İnternet ve sosyal medyanın doğuşu ve gelişmesi ile insan hayatının her alanında olduğu gibi romantik ilişkilerde de değişmeler yaşanmaktadır. İnternet ve sosyal medya romantik ilişkilerin başlamasına ve ilerlemesine etki etmektedir. İnternet ve sosyal medya kullanım alanını günden güne genişletmekteyken bir kuşak göz önüne çıkmaktadır. Z kuşağı doğdukları yıllar sebebiyle internetin ve sosyal medyanın gelişimine tanık olmuş ve bu teknolojik imkanların olmadığı bir dünyada hiç bulunmamıştır. Bu durum göze alındığında sosyal medyanın Z kuşağı romantik ilişkilerine olan etkileri dikkat çekici bir konu haline gelmektedir. Araştırma Z kuşağı romantik ilişkilerinde sosyal medya bağımlılığı, mükemmeliyetçilik ve ilişki doyumu arasındaki ilişkileri incelemeyi ve çeşitli değişkenlerin bu olgular üzerinde yarattığı farklılaşma etkisini incelemek amacıyla romantik ilişki içerisinde bulunan Z kuşağına mensup 239’u kadın 74’ü erkek olmak üzere 313 kişi ile gerçekleştirilmiştir. Veriler Demografik Bilgi Formu, Sosyal Medya Bağımlılık Ölçeği-Yetişkin Formu, Romantik İlişkilerde Mükemmeliyetçilik Ölçeği ve İlişki Doyumu ölçeği kullanılarak elde edilmiştir. Araştırmada Pearson korelasyon analizi, çoklu regresyon analizi, bağımsız gruplar t testi ve tek yönlü varyans analizi kullanılmıştır. Elde edilen bulgular sonucunda; sosyal medya bağımlılığı ile mükemmeliyetçilik arasında pozitif yönlü anlamlı bir ilişki, sosyal medya bağımlılığı ve mükemmeliyetçilik ile ilişki doyumu arasında negatif yönlü anlamlı bir ilişki olduğu bulgusu elde edilmiştir. Yapılan çoklu regresyon analizi sonucunda mükemmeliyetçilik alt boyutlarının ilişki doyumunu %39 oranında anlamlı olarak yordadığı, sosyal medya bağımlılığı alt boyutlarının ise modele anlamlı bir katkı sunmadığı bulgusu elde edilmiştir. Buna ek olarak sosyal medya bağımlılığı ile ilişki doyumu arasında mükemmeliyetçiliğin; dolaylı, anlamlı ve negatif yönlü bir aracılık etkisine sahip olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Ayrıca sosyal medya bağımlılığının medeni durum ve yaşa göre anlamlı olarak farklılaştığı, mükemmeliyetçilik ve ilişki doyumunun cinsiyete göre anlamlı olarak farklılaştığı bulgusu elde edilmiştir. Medeni durum, yaş ve ilişki süresinin; mükemmeliyetçilik ve ilişki doyumu üzerinde, cinsiyet ve ilişki süresinin ise sosyal medya bağımlılığı üzerinde anlamlı bir farklılık yaratmadığı bulguları da elde edilmiştir. Elde edilen bulgular ilgili alan yazın çerçevesinde tartışılmış ve öneriler sunulmuştur.
  • Öğe
    Ergenlerde kardeş zorbalığının toplumsal cinsiyet bağlamında incelenmesi
    (Çağ Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2025) Baltacıoğlu, Elif
    Ergenlik dönemi; fiziksel, cinsel, ahlaki, bilişsel ve sosyal yönlerden önemli değişimlerin gözlendiği ve bireyin bu değişimlere uyum sağlama sürecinden geçtiği bir gelişim evresidir. Bu gelişim döneminde ergenlerin yakın sosyal çevreleri olarak aileleri tarafından desteklenmesi oldukça önemlidir. Özellikle kardeş ilişkileri kardeşlerin sosyalleşme deneyimleri açısından bir nevi sosyal laboratuvar görevi üstlenmektedir. Ancak ergenlik döneminde kardeş ilişkileri kimlik kazanım sürecinin de etkisiyle çoğu zaman kardeşler arasında çatışmalara yol açabilmektedir. Bu durum çoğu kez kardeşlerin zorbalayıcı davranışlar göstermeleri şeklinde de görülebilmektedir. Ancak, zorbalıkla ilgili literatür incelendiğinde araştırmaların yoğun olarak akran zorbalığı temelinde ele alındığı ancak kardeş zorbalığı ve bu süreçte yaşanan çatışmalara ilişkin yeterli araştırma bulunmamaktadır. Bu araştırmada ergenlerde kardeş zorbalığı toplumsal cinsiyet bağlamında incelenmesi amaçlanmıştır. Bu amaçla, araştırmada nitel araştırma yöntemlerinden fenomoloji deseni kullanılmış olup, araştırmaya ergenlik çağında 10 kız 10 erkek dahil edilmiştir. Araştırmada veri toplama aracı olarak kişisel bilgi formu ve yarı yapılandırılmış görüşme formu kullanılmış olup, veriler içerik analizine tabi tutulmuştur. Analiz sonucunda elde edilen bulgular doğrultusunda, kardeş zorbalığının ergenlerin toplumsal cinsiyet rollerini nasıl algıladıklarıyla doğrudan ilişkili olduğu, erkek ergenlerin daha çok fiziksel zorbalık, kız ergenlerin ise sözel ve duygusal zorbalık davranışları sergilediği belirlenmiştir. Ayrıca, aile içi iletişim eksiklikleri, ebeveynlerin adaletsiz tutumları ve toplumsal cinsiyet temelli beklentiler, kardeşler arası zorbalığın hem ortaya çıkmasında hem de sürmesinde etkili faktörler olarak öne çıkmıştır. Bu bulgular, kardeş zorbalığının sadece bireysel değil, aynı zamanda sosyal, kültürel ve toplumsal cinsiyet bağlamında ele alınması gerektiğini ortaya koymaktadır.
  • Öğe
    Ergenlerde beden algısı, sosyal görünüş kaygısı ve öz şefkat arasındaki ilişkinin incelenmesi
    (Çağ Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2025) Ülgen, Öznur Özge
    Bu araştırmanın amacı, ergenlerin beden algısı, sosyal görünüş kaygısı ve öz şefkat düzeyleri arasındaki ilişkileri incelemek ve bu değişkenlerin cinsiyet, yaş, beden kitle indeksi, ebeveyn eğitim düzeyi ve sosyal medya kullanım süresi gibi demografik değişkenlere göre anlamlı farklılık gösterip göstermediğini belirlemektir. Araştırma, 406 ergen birey (238 kız, 168 erkek) ile yürütülmüş ve ilişkisel tarama modeli kullanılmıştır. Veriler, Sosyodemografik Veri Formu, Beden İmajı Ölçeği, Sosyal Görünüş Kaygısı Ölçeği ve Öz Şefkat Ölçeği ile toplanmıştır. Toplanan veriler, SPSS 22.0 paket programı aracılığıyla analiz edilmiş, İlişkisiz Örneklemler T Testi, Tek Faktörlü Varyans Analizi (ANOVA), basit doğrusal korelasyon ve basit doğrusal regresyon analizleri uygulanmıştır. Analizler sonucunda; yaş, cinsiyet, beden kitle indeksi ve sosyal medya kullanım süresi değişkenlerine göre ergenlerde beden algısı, sosyal görünüş kaygısı ve öz şefkat düzeylerinde anlamlı farklılıklar olduğu saptanmıştır. Buna karşılık, anne ve baba eğitim düzeyine göre bu değişkenler üzerinde anlamlı bir farklılık saptanmamıştır. Korelasyon analizleri, beden algısı ile sosyal görünüş kaygısı arasında pozitif yönlü, beden algısı ile öz şefkat ve sosyal görünüş kaygısı ile öz şefkat arasında ise negatif yönlü anlamlı ilişkiler olduğunu göstermiştir. Regresyon analizleri ise beden algısının hem sosyal görünüş kaygısını hem de öz şefkati anlamlı düzeyde yordadığını ortaya koymuştur.
  • Öğe
    Erken çocuklukta matematik kaygısının sosyomatematiksel niş bağlamında incelenmesi
    (Çağ Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2025) Benli, Semanur
    Bu araştırmada, okul öncesi dönemdeki çocukların matematiksel deneyimlerine dayalı olarak erken çocuklukta gelişen matematik kaygısının nedenleri ile bu kaygıyı oluşturan ve etkileyen faktörler, sosyomatematiksel niş kuramsal çerçevesinde incelenmiştir. Çocukların ev ve okul bağlamında yaşadıkları matematiksel deneyimlerin derinlemesine betimlenebilmesi amacıyla nitel araştırma desenlerinden etnografik durum çalışması tercih edilmiştir. Veri toplama araçları olarak görüşme, gözlem, araştırmacı günlüğü ve etnografik fotoğraflar kullanılmıştır. Çalışma grubu, 2024-2025 eğitim-öğretim yılında Mersin ili Tarsus ilçesindeki bir ilkokulun anasınıfına devam eden 3’ü kız, 3’ü erkek olmak üzere toplam 6 çocuk ile bu çocukların ebeveynleri, kardeşleri ve öğretmenlerinden oluşmaktadır. Elde edilen veriler içerik ve betimsel analiz yöntemleriyle değerlendirilmiştir. Bulgular, çocukların matematikle ilk karşılaşmalarının genellikle formal eğitim sürecinde gerçekleştiğini, ev ve çevre ortamlarında ise yeterli matematiksel etkileşime maruz kalmadıklarını göstermektedir. Çocukların sosyal etkileşimlerinin büyük ölçüde çekirdek aileyle sınırlı olduğu ve bu nedenle matematiksel öğrenme fırsatlarının sınırlı kaldığı belirlenmiştir. Günlük yaşamda doğal biçimde gerçekleşen sayı sayma, karşılaştırma gibi matematiksel deneyimlerin yapılandırılmadığı ve ebeveynler tarafından çoğunlukla fark edilmediği gözlemlenmiştir. Ebeveynlerin matematiğe yönelik farkındalıklarının düşük olduğu ve sahip oldukları inançların çocukların öğrenme süreçlerini dolaylı biçimde etkilediği ortaya çıkmıştır. Okul ortamında öğretmenin yönlendirmesiyle bazı yapılandırılmış etkinlikler gerçekleştirilmiş olsa da bu etkinliklerin çocuğun sosyal çevresine yaygınlaştırılamadığı saptanmıştır. Araştırma, çocukların doğal yaşam içinde daha fazla matematiksel deneyim kazanmalarını destekleyecek çevresel ve sosyal düzenlemelere ihtiyaç olduğunu ortaya koymuştur.
  • Öğe
    Ergenlerde akran zorbalığı ile benlik saygısı ve psikolojik sağlamlıkları arasındaki ilişki
    (Çağ Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2025) Yüksel, Nurşah
    Bu araştırmada, ergenlerin akran zorbalığı deneyimlerine göre benlik saygısı ile psikolojik sağlamlık düzeylerinin farklılık gösterip göstermediği incelenmiştir. Nicel araştırma yöntemlerinden biri olan ilişkisel tarama modeliyle yürütülen çalışmada, 2024–2025 eğitim-öğretim yılında Adana ili Çukurova ilçesindeki ortaokullarda 7. ve 8. sınıfa devam eden toplam 647 öğrenci yer almıştır. Veri toplama aracı olarak Akran Zorbalığı Ölçeği, Rosenberg Benlik Saygısı Ölçeği, Çocuk ve Ergen Psikolojik Sağlamlık Ölçeği ile araştırma amacına uygun olarak geliştirilen Kişisel Bilgi Formu kullanılmıştır. Toplanan veriler SPSS 25.0 programı ile analiz edilmiş ve dağılımın normal olduğu belirlenmiştir. Verilerin çözümlenmesinde Bağımsız Örneklem t-Testi, Tek Yönlü Varyans Analizi (ANOVA), Pearson Korelasyon Katsayısı ve Basit Doğrusal Regresyon analizlerinden faydalanılmıştır. Çalışma kapsamında, öğrenciler zorbalıkla ilişkili konumlarına göre zorba, kurban ve nötr olmak üzere üç gruba ayrılarak; bu grupların benlik saygısı, psikolojik sağlamlık düzeyleri ve demografik değişkenleri karşılaştırılmıştır. Elde edilen bulgular, zorba ve kurban rollerinde yer alan ergenlerin psikolojik sağlamlık düzeylerinin daha düşük, nötr olanların ise daha yüksek olduğunu ortaya koymuştur. Psikolojik sağlamlık düzeyi yükseldikçe zorbalığa karışma oranı azalmaktadır. Benzer şekilde, benlik saygısı ile zorba/kurban olma durumları arasında da anlamlı ilişkiler tespit edilmiş; benlik saygısı yüksek olan bireylerin çoğunlukla nötr grupta yer aldığı gözlenmiştir. Ayrıca, akran zorbalığı ile öğrencilerin cinsiyeti, akademik başarısı, aile gelir düzeyi, okul sevgisi ve ebeveyn eğitim düzeyi gibi demografik değişkenler arasında anlamlı ilişkiler olduğu belirlenmiştir. Araştırmada, akran zorbalığı ile benlik saygısı arasında negatif yönlü, anlamlı bir ilişki bulunmuştur. Benzer şekilde, akran zorbalığı ile psikolojik sağlamlık düzeyi arasında da negatif ve anlamlı bir ilişki saptanmıştır. Benlik saygısı ile psikolojik sağlamlık arasında ise pozitif yönlü, anlamlı bir ilişki elde edilmiştir. Regresyon analizine göre, zorbalık yapma ve kurban olma düzeyleri, benlik saygısının anlamlı bir yordayıcısıdır. Aynı şekilde, psikolojik sağlamlık, benlik saygısını anlamlı düzeyde yordamaktadır.
  • Öğe
    Üniversite öğrencilerinde sosyal medya kullanımı ile beden algısı ve duygusal yeme davranışı arasındaki ilişki
    (Çağ Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2025) Durmuşoğlu, Kübra
    Sosyal medya, bireylerin düşünce, duygu ve yaşam deneyimlerini anlık olarak paylaşabildikleri; aynı zamanda başkalarının içeriklerine maruz kaldıkları, etkileşim temelli dijital platformlardır. Özellikle genç erişkin bireylerin yoğun biçimde kullandığı bu mecralar, bireyler arası sosyal karşılaştırmaları artırarak beden algısını ve yeme davranışlarını biçimlendirebilmektedir. Görselliğin ön planda olduğu sosyal medya platformlarında idealize edilmiş beden temsillerinin sıkça sunulması, bireylerin kendi bedenlerine yönelik algılarını olumsuz yönde şekillendirebilmekte; bu durum beden memnuniyetsizliğini artırarak duygusal yeme davranışlarını tetikleyebilmektedir. Sosyal onay ihtiyacı, dijital görünürlük arayışı ve benlik sunumu baskısı gibi faktörler, bireylerin psikolojik süreçlerini ve yeme alışkanlıklarını değiştirebilmektedir. Bu araştırmada, üniversite öğrencilerinin sosyal medya kullanım düzeyleri ile beden algısı ve duygusal yeme davranışları arasındaki ilişkinin incelenmesi amaçlanmıştır. Araştırma, ilişkisel tarama modeli temelinde betimsel bir çalışma olarak tasarlanmıştır. Örneklemini, 2024–2025 eğitim-öğretim yılı itibarıyla Çağ Üniversitesi’nde öğrenim görmekte olan ön lisans, lisans ve yüksek lisans düzeyindeki 396 öğrenci oluşturmuştur. Veriler, “Sosyodemografik Bilgi Formu”, “Sosyal Medya Bağımlılığı Ölçeği-Yetişkin Formu”, “Beden Algısı Ölçeği” ve “Duygusal Yeme Ölçeği” aracılığıyla toplanmıştır. Elde edilen veriler IBM SPSS 22.0 programında analiz edilerek değişkenler arasındaki ilişkiler korelasyon ve regresyon analizleri ile değerlendirilmiştir. Analizler sonucunda, sosyal medya bağımlılığı düzeyinin hem beden algısı üzerinde olumsuz etkiler oluşturduğu hem de duygusal yeme davranışını anlamlı düzeyde artırdığı belirlenmiştir. Bu bulgular, sosyal medya kullanımının bireyin bedenine yönelik algılarını şekillendirdiğini ve olumsuz duygularla baş etmede yeme davranışını bir başa çıkma stratejisi olarak ortaya çıkarabildiğini göstermektedir. Çalışmanın, sosyal medya etkilerine yönelik psiko-eğitim programlarının geliştirilmesine katkı sağlaması ve dijital medya ile yeme davranışı ve beden algısı arasındaki ilişkileri ele alan literatüre yeni bir perspektif sunması amaçlanmaktadır.
  • Öğe
    Ergenlerde dijital bağımlılık ile iyi oluş ilişkisinde uyku yoksunluğu ve bilinçli farkındalığın aracı rolleri
    (Çağ Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2025) Çibik, Abdullah
    Araştırma, ergenlerin dijital bağımlılık ile iyi oluş ilişkisini uyku yoksunluğu ve bilinçli farkındalık değişkenlerinin aracı rollerini incelemek amacıyla yapılmıştır. Araştırma verileri tarama yöntemiyle elde edilmiş olup, kesitsel ve nicel bir araştırmadır. Katılımcılar, ortaöğretim kurumunda okuyan 13-18 yaş aralığında olan 450 gönüllü öğrenciden oluşmuştur. Veri toplama aracı olarak; Kişisel Bilgi Formu, Ergenler ve Gençler İçin Dijital Bağımlılık Ölçeği, Çocuk ve Ergenler İçin Uyku Yoksunluğu Ölçeği, Ergenler İçin Beş Boyutlu İyi Oluş Modeli: EPOCH Ölçeği ve Bilinçli Farkındalık Ölçeği Ergen Formu, araçları kullanılmıştır. Araştırmada Hayes PROCESS Model 6 kullanılarak bağımsız değişkenin (dijital bağımlılık) bağımlı değişken (İyi oluş) ilişkisinde aracı değişkenlerin (Uyku yoksunluğu ve bilinçli farkındalık) rolleri incelenmiştir. Çıkan sonuçta, dijital bağımlılık ile iyi oluş ilişkisinde uyku yoksunluğu ve bilinçli farkındalık aracı faktörler üzerinden etki göstererek iyi oluşa toplamda bir etkide bulunmaktadır. Dijital bağımlılığın birinci aracı değişken (uyku yoksunluğu) üzerinde önemli bir rol oynadığı görülmüştür. Dijital bağımlılık uyku yoksunluğunu pozitif etkilerken, uyku yoksunluğu ise bilinçli farkındalığı negatif etkilemiştir. Bilinçli farkındalık ile iyi oluş ilişkisinde pozitif bir ilişki gözlenmiştir. Araştırmada, bağımsız değişken ile bağımlı değişken ilişkisinde negatif ilişki olsa da istatistiksel olarak anlamlı görülmemiştir. Bağımsız değişken (dijital bağımlılık) bağımlı değişken (iyi oluş) ilişkisinde aracı faktörler üzerinden etki gözlenmiştir. En güçlü faktör birinci aracı değişkende (uyku yoksunluğu) gözlenmiştir.
  • Öğe
    Geç ergenlik döneminde prososyal davranış, sosyal kaygı düzeyi ve öngörülemezlik inançları: doğrusal tahmin modeli
    (Çağ Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2025) Sipahi, Çağla Dilara
    Bu araştırmanın amacı geç ergenlik dönemindeki üniversite öğrencilerinin prososyal davranışları üzerinde sosyal kaygı düzeyi ve öngörülemezlik inançlarının etkisinin incelenmesindir. Araştırmanın örneklemini 18-25 yaşları arasındaki 168’i kadın 52’si erkek olmak üzere 220 üniversite öğrencisi oluşturmaktadır. Veriler katılımcılardan Demografik Bilgi Formu, Yetişkin Prososyallik Ölçeği, Öngörülemezlik İnançları Ölçeği ve Liebowitz Sosyal Kaygı Ölçeği ile elde edilmiştir. Veriler IBM SPSS 26.0 programı ile analiz edilmiştir. Araştırmada normal dağılıma uygunluğu saptamak amacıyla iç tutarlılık analizleri yapılarak çalışmaya uygunluğu tespit edilmiştir. Verilere bağımsız örneklem t-testi, tek yönlü varyans analizi (ANOVA), çoklu doğrusal regresyon analizi, Pearson ve Spearman testleri uygulanmıştır. Katılımcılardan elde edilen demografik bilgilere göre bireylerin cinsiyetinin prososyallik eğilimini ve sosyal kaygı düzeylerini etkilediğine ulaşılmışmıştır. Çalışma sonucunda sosyal kaygı ve öngörülemezlik inançları arasında pozitif yönlü bir ilişki olduğu belirlenmiştir. Ek olarak prososyal davranışlar ile öngörülemezlik inançlarının sosyal kaygı üzerinde yordayıcı rolünün incelenmesi amacıyla çoklu doğrusal regresyon analiz yapılmıştır. Yapılan analiz sonucunda öngörülemezlik inançlarının sosyal kaygıyı yordadığı bulunmuştur.
  • Öğe
    Okul idarecilerinde tükenmişlik, bilinçli farkındalık, sanal kaytarma ve sosyotelizm davranışları arasındaki ilişkiler
    (Çağ Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2025) Karaçor, Tayfun
    Bu araştırma, okul idarecilerinin tükenmişlik, bilinçli farkındalık, sanal kaytarma ve sosyotelizm davranışları arasındaki ilişkileri incelemek amacıyla gerçekleştirilmiştir. Araştırmada; tükenmişlik, bilinçli farkındalık ve sanal kaytarma değişkenlerinin sosyotelizmi yordayıcı güçleri analiz edilmiştir. Araştırma, 2024–2025 eğitim-öğretim yılı içerisinde Mersin ili Tarsus ilçesinde görev yapan 223 okul idarecisi ile yürütülmüştür. Veriler; Tükenmişlik Ölçeği Kısa Formu, Bilinçli Farkındalık Ölçeği, Sanal Kaytarma Ölçeği ve Genel Sosyotelist Olma Ölçeği aracılığıyla toplanmıştır. Verilerin analizinde SPSS 25.0 paket programı kullanılmış; betimsel istatistik yöntemlerinden bağımsız gruplar t-testi, tek yönlü varyans analizi (ANOVA) analizleri kullanılmıştır. Ayrıca pearson korelasyon katsayısı ve hiyerarşik regresyon analizleri uygulanmıştır. Elde edilen bulgular, tükenmişlik ile sosyotelizm arasında pozitif yönlü anlamlı bir ilişki olduğunu; bilinçli farkındalık ile tükenmişlik, sanal kaytarma ve sosyotelizm arasında negatif yönlü anlamlı ilişkilerin bulunduğu saptanmıştır. Ayrıca, tükenmişlik, sanal kaytarma ve bilinçli farkındalık düzeylerinin birlikte sosyotelizmi anlamlı bir şekilde yordadığı belirlenmiştir. Bu bulgular sonucunda, okul idarecilerinin tükenmişlik, bilinçli farkındalık ve sanal kaytarma davranışları sosyotelizmi anlamlı bir şekilde yordadığı ve bu değişkenler arasında güçlü ilişkilerin bulunduğu ortaya konulmuştur.
  • Öğe
    Üniversite öğrencilerinde internet bağımlılığı ile siberkondri ve psikolojik iyi oluş düzeyi arasındaki ilişkinin incelenmesi
    (Çağ Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2025) Bilginturan, Ayşe Nur
    İnternetin yaygın kullanımıyla birlikte siberkondri ve internet bağımlılığı gibi psikolojik sorunlar, yetişkinlerde önemli bir sorun haline gelmiştir. Siberkondri, internet üzerinden sağlık bilgisi ararken kaygı düzeyinin artmasıyla ilişkilidir ve ruh sağlığı üzerinde olumsuz etkiler yaratmaktadır. Bu araştırmanın amacı, üniversite öğrencileri arasında siberkondri, internet bağımlılığı ve psikolojik iyi oluş arasındaki ilişkileri incelemektir. Araştırmanın çalışma grubunu, Çağ Üniversitesi ve Çukurova Üniversitesinde öğrenim gören 572 öğrenci oluşturmaktadır. Araştırmada katılımcılardan veri toplanırken Demografik Bilgi Formu, İnternet Bağımlılığı Ölçeği, Siberkondri Ciddiyeti Ölçeği Kısa Formu ve Psikolojik İyi Oluş Ölçeği kullanılmıştır. Analizlerde, sürekli değişkenler arasındaki ilişkiler Pearson korelasyon analizi, lineer regresyon ve Hayes’in (2013) SPSS için geliştirdiği PROCESS Model 4 aracılığıyla (hiyerarşik regresyon) incelenmiş; bu sayede toplam etki, dolaylı etki ve doğrudan etki puanları elde edilerek aracı değişkenin etkisi değerlendirilmiştir. Öğrencilerin tanımlayıcı özelliklerine göre ölçek düzeylerindeki farklılaşmaları belirlemek için ise bağımsız gruplar t-testi, tek yönlü varyans analizi (ANOVA) ve post hoc (Tukey, LSD) analizleri uygulanmıştır. Bulgular, üniversite öğrencilerinde internet bağımlılığı ile psikolojik iyi oluş arasında negatif yönde anlamlı bir ilişki olduğunu, siberkondri ile internet bağımlılığı arasında ise pozitif yönde bir ilişki bulunduğunu göstermiştir. Bununla birlikte siberkondri ve psikolojik iyi oluş arasında anlamlı bir ilişki bulunmamıştır. Ayrıca, cinsiyet değişkeni açısından kadın ve erkek katılımcılar arasında psikolojik iyi oluş düzeylerinde istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık saptanmamıştır. Bu araştırma bulgularının, ruh sağlığı çalışanları ve toplum için siberkondri, internetin aşırı kullanımı ve psikolojik iyi oluş hali üzerine etkili müdahale stratejilerinin geliştirilmesine önemli katkılar sunacağı değerlendirilmektedir. Ayrıca siberkondri, alan yazına yeni kazandırılmış bir kavram olduğu için bu araştırmanın gelecek araştırmalara ışık tutacağı düşünülmektedir.
  • Öğe
    Üniversite öğrencilerinde benlik saygısı ile duygu düzenleme güçlüğünün problemli internet kullanımıyla ilişkisi
    (Çağ Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2025) Özgen, Niyazi Emir
    Bu araştırmada, üniversite öğrencilerinde problemli internet kullanımı ve duygu düzenleme güçlüğünün benlik saygısı ile olan ilişkisi incelenmiştir. Araştırmanın temel amacı, dijital davranış örüntüleri ve duygusal süreçlerin bireyin benlik saygısı üzerindeki yordayıcı rolünü ortaya koymaktır. Bu doğrultuda, nicel araştırma yöntemlerinden ilişkisel tarama modeli benimsenmiştir. Çalışma, Türkiye’de bir üniversitede öğrenim gören 18–25 yaş arası 143 üniversite öğrencisinden elde edilen verilerle yürütülmüştür. Veri toplama aracı olarak Benlik Saygısı Ölçeği, Duygu Düzenleme Güçlüğü Ölçeği ve Problemli İnternet Kullanımı Ölçeği kullanılmıştır. Verilerin analizinde Pearson korelasyon ve doğrusal hiyerarşik regresyon tekniklerinden yararlanılmıştır. Araştırma bulgularına göre, problemli internet kullanımı arttıkça benlik saygısı düzeyi düşmektedir. Aynı şekilde, duygu düzenleme güçlüğü ile benlik saygısı arasında anlamlı ve negatif yönde ilişkiler bulunmuştur. Özellikle duygu düzenleme güçlüğü ölçeğinin “duygulara açıklık eksikliği” ve “kabul etmeme” alt boyutlarının benlik saygısını anlamlı düzeyde yordadığı saptanmıştır. Regresyon analizi sonuçları incelendiğinde, problemli internet kullanımı ve duygu düzenleme güçlüğü birlikte ele alındığında, benlik saygısındaki varyansın %39’unu açıkladığı görülmüştür. Araştırmanın sonucunda, benlik saygısının bireyin dijital davranışları ve duygusal işleyişiyle doğrudan ilişkili olduğu, bu nedenle benlik saygısını güçlendirmeye yönelik müdahale çalışmalarında duygusal farkındalık ve sağlıklı internet kullanımının göz önünde bulundurulması gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
  • Öğe
    Özel gereksinimli kardeşe sahip çocukların ebeveynleşme davranışlarının duygusal ve psikolojik iyi oluşları ile umut düzeyleri üzerine etkisi
    (Çağ Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2025) Ay,Nebi Burak
    Ebeveynleşme davranışı, çocukların erken yaşlarda yetişkin rollerini üstlenmelerine neden olmaktadır. Özellikle özel gereksinimli bireylerin bulunduğu aile ortamlarında, çocuklar sadece kardeş değil aynı zamanda bakım veren, duygusal destek sağlayan bir figüre dönüşebilmektedir. Yüklenilen bu yeni roller çocukların iyi oluş düzeylerini ve gelecekten beklentilerini etkileyebilir. Bu araştırmanın amacı özel gereksinimli kardeşi olan çocuklarda ebeveynleşme davranışlarının duygusal ve psikolojik iyi oluş ile umut düzeylerine olan etkilerini incelemektir. Araştırmaya Mersin ili Tarsus ilçesinde ortaokul ve lise düzeyinde eğitim gören, özel gereksinimli kardeşe sahip, 11-18 yaş aralığındaki 385 çocuk katılmıştır. Katılımcılara Demografik Bilgi Formu, Ebeveynleşme Envanteri, Stirling Çocuklar İçin Duygusal ve Psikolojik İyi Oluş Ölçeği, Çocuklarda Umut Ölçeği uygulanmıştır. Veriler SPSS 27 paket programı ile analiz edilmiştir. Verilerin normallik analizi yapılmış ve verilerin normal dağılım gösterdiği belirlenmiştir. Bu sonuca göre analizler parametrik testler aracılığıyla yapılmıştır. Bu doğrultuda bağımsız örneklem t-testi, tek yönlü varyans analizi (ANOVA), Pearson korelasyon analizi ve hiyerarşik regresyon analizi uygulanmıştır. Araştırma sonuçlarına göre ebeveynleşme davranışının algılanan yarar alt boyutu, duygusal ve psikolojik iyi oluş düzeyini anlamlı pozitif yönde etkilemektedir. Çocuklarda umut düzeyi ile duygusal ve psikolojik iyi oluş arasında yüksek düzeyde pozitif ve anlamlı bir ilişki bulunmuştur.
  • Öğe
    Hukuk fakültesi öğrencilerinde duygusal zeka ve algılanan stres düzeyinin etik karar verme ile ilişkisi
    (Çağ Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2025) Balıkoğlu, Hafize İpek
    Bu araştırma, hukuk fakültesi öğrencilerinin duygusal zekâ, algılanan stres düzeyi ve etik karar verme arasındaki ilişkiyi incelemeyi amaçlamaktadır. Duygusal zekâ, bireylerin duygularını anlama, yönetme ve başkalarıyla sağlıklı ilişkiler kurma becerilerini ifade ederken, algılanan stres düzeyi, bireylerin stres faktörlerini nasıl algıladıklarına dair bir göstergedir. Etik karar verme ise bireylerin ahlaki ikilemler karşısında doğru ve adil kararlar alabilme yeteneğini ifade etmektedir. Araştırmada, gönüllülük esasına dayalı olarak farklı üniversitelerden hukuk fakültesi öğrencileri yer almıştır. Veriler, çevrimiçi anket yoluyla toplanmış ve ilişkisel tarama modeli kullanılarak analiz edilmiştir. Çalışmada, duygusal zekâ ve algılanan stres düzeyinin etik karar verme ile ilişkili olduğu hipotezi test edilmiştir. Bu çalışma, hukuk fakültesi öğrencilerinin etik karar verme süreçlerinde duygusal ve psikolojik faktörlerin önemini ortaya koymayı hedeflemektedir. Araştırma sonuçlarının, etik eğitim programlarının geliştirilmesi ve öğrencilerin duygusal farkındalıklarının artırılması açısından katkı sağlayacağı düşünülmektedir. Bu bağlamda, bireylerin duygusal zekâ düzeylerinin ve stres algılarının etik karar verme süreçlerine olan etkilerini anlamaya yönelik yeni bir bakış açısı sunulmaktadır
  • Öğe
    16-24 yaş arası gençlerdeki FoMO-Gelişmeleri kaçırma korkusu düzeyi ile benlik saygısı düzeyi arasındaki ilişkinin incelenmesi
    (Çağ Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2025) Öztürk, Müge Ayşe
    Bu çalışmanın amacı, 16-24 yaş arasındaki gençlerin benlik saygısı düzeyleri ile FoMO (Gelişmeleri Kaçırma Korkusu) düzeyleri arasındaki ilişkilerinin İncelenmesidir. Günümüzde sosyal medya, bireylerin günlük yaşamlarının ayrılmaz bir parçası haline gelmiş ve bu durum, bireylerin sürekli olarak çevrim içi kalma ihtiyacını artırmıştır. Sosyal medya platformlarında geçirilen süre arttıkça, bireyler çevrelerinde olup bitenleri kaçırma korkusu yaşayarak sosyal medya etkileşimlerine daha bağımlı hale gelebilmektedir. FoMO, bireylerin başkalarının ödüllendirici deneyimlerinden uzak kalma endişesi ile karakterize edilen bir duygu durumudur. Özellikle gençler arasında yaygın olan bu durum, bireylerin benlik saygısı, psikolojik sağlık ve sosyal ilişkileri üzerinde belirgin etkiler yaratmaktadır. Çalışma kapsamında 16-24 yaş arasındaki 158 katılımcıya ulaşılmış ve Google Formlar aracılığıyla anket yöntemi kullanılarak veri toplanmıştır. Rosenberg Benlik Saygısı Ölçeği (RBSÖ) ve FoMO Ölçeği (FÖ), katılımcıların benlik saygısı ve günceli kaçırma korkusu düzeylerini belirlemek için kullanılmıştır. Çalışmada, benlik saygısı düzeyi ile FoMO düzeyi arasındaki ilişki, cinsiyet, yaş ve eğitim düzeyi gibi değişkenler açısından değerlendirilmiştir. Yapılan analizler sonucunda, FoMO düzeyi ile benlik saygısı arasında doğrudan bir ilişki bulunmadığı, ancak belirli alt boyutların dolaylı olarak birbirleriyle ilişkili olduğu ortaya konmuştur. Ayrıca, cinsiyet değişkeni açısından anlamlı bir fark bulunmazken, l’se mezunu bireylerin benlik saygısı düzeyinin daha düşük olduğu tespit edilmiştir. Araştırma sonuçları, benlik saygısının bireylerin sosyal medya kullanımı ve FoMO üzerinde önemli bir rol oynayabileceğini göstermektedir. Özellikle gençlerin sosyal medya platformlarıyla kurdukları ilişkiler, psikolojik iyi oluşları açısından dikkatle ele alınmalıdır. Bu doğrultuda, bireylerin psikolojik sağlıklarını güçlendirmeye yönelik bilinçlendirme programlarının artırılması ve sosyal medya bağımlılığı ile mücadeleye yönelik sosyal politikaların geliştirilmesi önerilmektedir. Bu çalışma, bireylerin dijital dünya ile sağlıklı bir ilişki kurmalarına yardımcı olacak stratejilerin belirlenmesine katkı sağlamayı amaçlamaktadır.