Yazar "SAKIN, HASAN" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 4 / 4
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe BİRİNCİ ŞAHIS ANLATILARINDA BİLİNÇ SUNUMU: SAİT FAİK ABASIYANIK VE AHMET HAMDİ TANPINAR ÖRNEKLERİ?(2021) SAKIN, HASANBirinci şahıs anlatılarında da bir karakterin bilincini sunmak mümkündür. Üçüncü şahıs anlatılarından farklı olarak, birinci şahıs anlatılarında anlatıcılar yalnız kendi bilinç içerik lerini sunabilirler. Bunun için de farklı teknikler kullanılmaktadır. Bu çalışmada Dorrit Cohn’un Şeffaf Zihinler isimli çalışmasındaki terminoloji kullanılarak birinci şahıs anlatıla rında bilinç sunumunun sınırları çizilmeye çalışılmıştır. Bununla birlikte ağırlık noktası geriye dönüşlü teknikler üzerinde toplanmıştır. Bu bağlamda, anlatıcılar geçmişe döner ken iki temel perspektif kullanmaktadır: Geçmişi söylem zamanındaki konumlarından analiz ve tefsir ederler ya da sonradan edindikleri herhangi bir yargı ya da yorum bildir mezler. Bu çerçeve içinde, Ahmet Hamdi Tanpınar ve Sait Faik Abasıyanık’tan alınan öykülerle Cumhuriyet dönemi Türk öykülerindeki iki karşıt kutup saptanmıştır. Cumhu riyet dönemi öykülerinde, Tanpınar’ın temsil ettiği tefsir ve analiz geleneği genel olarak hâkim olsa da Sait Faik’te olduğu gibi bazı avangard girişimlere de rastlanabilmektedir. Bu bağlamda, ilgili öykülerin çözümlenmesi ikili bir fayda sağlayacaktır. Öyküler, hem tipik birer örnek oldukları için Cohn’un çizdiği teorik çerçeveyi örneklendirmek açısından kul lanışlıdırlar, hem de Cumhuriyet dönemi öykücülüğünde bilinç sunumunun olanaklarını göstermeye yarayacaklardır.Öğe CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRK ÖYKÜLERİNDE MERKEZ-TAŞRA BAĞLAMINDA YOL KRONOTOPU VE ANLATICI İLİŞKİLERİ(2021) SAKIN, HASANTaşraya yönelik ilgi II. Meşrutiyet’ten sonra devlet politikası haline gelmiş, Cumhuri yet döneminde bu politika devam ettirilmiştir. Taşraya ulaşmak için öncelikle fiziksel mesafenin ortadan kaldırılması gerekmektedir. Cumhuriyet döneminde yolculuk böylece siyasal-toplumsal bir işlev üstlenmiştir. Dönemin yolculuğa yüklediği bu işlev, kurmaca eserlere yansımış ve yolculuk Mihail Bahtin’in tanımladığı şekliyle bir krotonopa dönüşmüştür. Bu çalışmada belirli kriterlere göre seçilmiş Cumhuriyet dönemi öykülerinde merkez ile taşra arasında yapılan yolculukların anlatıcı seçimini şekillendirmesi üzerinde durulmuştur. İlgili örneklerde merkezden taşraya yapılan yolculukları anlatan öykülerde büyük oranda birinci şahıs anlatıcı, taşradan merkeze yapılan yolculukları anlatan öykülerde ise bütünüyle üçüncü şahıs anlatıcı kullanıl dığı tespit edilmiştir. Böylece taşraya yolculuk yapan merkez kökenlilerin genellikle kendi deneyimlerini kendi ağızlarından anlattıkları, buna karşılık merkeze yolculuk yapan taşra kökenlilerin öykülerinin ise daima üçüncü şahıs anlatıcı tarafından do laylı bir şekilde aktarıldığı görülmüştür. Denebilir ki bütün anlatıcılar merkez kökenli dir; taşra kökenlilere anlatıcı konumu verilmemiştir. Bunu ortaya koyabilmek için Cumhuriyet dönemi olarak adlandırılan 1923-1950 yılları arasında öykücü kimliğiyle tanınmış 19 yazar seçilmiş ve bu yazarların ilgili dönemde yayımladıkları öykü kitap ları taranmıştır. Bu öykülerden yalnızca taşradan merkeze ve merkezden taşraya yapılan yolculukları anlatan örnekler değerlendirmeye alınmıştır. Öyküler öncelikle birinci ve üçüncü şahıs anlatıcılara göre ayrılmış; ardından bu ayrımın merkez ile taşra arasındaki yolculuğun yönüyle ilişkisi irdelenmiştir.Öğe REŞAT NURİ GÜNTEKİN’İN SALGIN ÖYKÜSÜNDE HASTALIK, TOPLUM VE BÜROKRASİ(2021) SAKIN, HASANSalgınlar insanlık hafızası üzerinde derin izler bırakan olaylardır. Tarih boyunca pek çok kez pandemi boyutuna varan salgınlar yaşanmıştır. Son yıllarda Çin’de baş gösteren koronavirüs salgını bir pandemiye dönüşerek bütün dünyayı etkisi altına almıştır. Bu durum, salgınların insan hayatı üzerindeki etkilerini çeşitli açılardan incelemeyi zorunlu kılmaktadır. Sanatla toplum arasındaki sıkı bağ göz önüne alınırsa salgınların sanatsal eserlere konu olmaması düşünülemez. Çalışmamızda, Anadolu’nun ücra bir köyünde yaşanan bir salgın olayını konu edinen Reşat Nuri Güntekin’in Salgın isimli eserini ele alacağız. Bir uzun öykü olan bu eserde olaylar II. Meşrutiyet döneminde geçmektedir. Öyküde salgın hadisesi hem toplumdaki batıl inançların yarattığı yanlış algıları hem bürokrasideki yozlaşmayı gözler önüne sermek için bir vesileden ibarettir. Karlıbel köyünde yaşanan salgın karşısında köylüler kaderci bir tavır takınmakta ve köy öğretmeninin akılcı tedbirler alma teklifini reddetmektedirler. Öte yandan bürokratların salgın karşısındaki tutumları da kurumlardaki yozlaşmanın “salgın” derecesinde yaygın, tehlikeli ve bulaşıcı olduğunu göstermektedir. Kurumlardaki yozlaşmaya karşı mücadele eden kişinin bir öğretmen olması ise tarihsel ve sosyolojik açıdan anlamlıdır. Öğretmen Cevdet salgın karşısında hem köylülerle hem de bürokratlarla mücadele etmektedir. Bu çerçevede Cevdet eğitim kurumuna Türk modernleşmesi bağlamında yüklenen sorumluluğu üstlenmiştir. İdealist bir öğretmen olan Cevdet’in mücadele ettiği salgın hem hastalığın kendisidir hem de toplumdaki geriliğin ve bürokrasideki yozlaşmanın bir alegorisidir. Böylece salgın idealist bir öğretmenle toplum ve bürokrasi arasındaki mücadele alanı hâline gelmiştir.Öğe Üstkurmaca Olarak İlhan Tarus’un “Bir Adamın On Senelik Hayatı” Öyküsü(2022) SAKIN, HASANÜstkurmaca, postmodern edebiyatın ana kurgu eğilimidir. Kavramın sınırları postmodernizm bağlamında çizilmiş olsa da hem teori hem de uygulama açısından üstkurmacanın uzun bir tarihi vardır. Üstkurmaca; gerçeklik yanılsamasının yıkılması, okura seslenme, yazma sürecinin sorunlarına yönelik ilgi gibi bazı temel işaretlerle farklılaşmaktadır. Edebiyatın iç ve dış gerçekliğe yönelik ilgisinin yıkılması ve tamamen yazma sürecinin konu edilmesi üstkurmacanın ayırıcı özelliğidir. İlhan Tarus’un “Bir Adamın On Senelik Hayatı” başlıklı öyküsü de bir üstkurmaca örneğidir. Postmodernist üstkurmaca ile diğer dönemlere ait üstkurmaca arasında bazı farklılıklar vardır. Bu yazıda, öykünün üstkurmacanın hangi özelliklerini yansıttığı ve yazarın kurmaca sorunlarına getirdiği yorum üzerinde durulmuştur. Bu yorum ile yazarın genel sanat anlayışı arasındaki ilişkiler de irdelenmiştir.