Arşiv logosu
  • Türkçe
  • English
  • Giriş
    Yeni kullanıcı mısınız? Kayıt için tıklayın. Şifrenizi mi unuttunuz?
Arşiv logosu
  • Koleksiyonlar
  • Sistem İçeriği
  • Analiz
  • Talep/Soru
  • Türkçe
  • English
  • Giriş
    Yeni kullanıcı mısınız? Kayıt için tıklayın. Şifrenizi mi unuttunuz?
  1. Ana Sayfa
  2. Yazara Göre Listele

Yazar "Aka, Belde" seçeneğine göre listele

Listeleniyor 1 - 10 / 10
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Batislam, h. dilek (2016). divan şiirinin benzetme ve hayal dünyasından, kesit yayınları, istanbul.
    (2016) Aka, Belde
  • [ X ]
    Öğe
    BATİSLAM, H. DİLEK (2016). DİVAN ŞİİRİNİN BENZETME VE HAYAL DÜNYASINDAN, KESİT YAYINLARI, İSTANBUL.
    (2016) Aka, Belde
    -
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Divan şiirinde kaplıca redifli gazeller
    (2020) Aka, Belde
    Sözlüklerde genel olarak “ılıca” ve “germâbe” karşılıklarıyla yer alan kaplıcalar, yer altından çıkan sıcak ve mineralli suların tedavi ve yıkanma amacıyla kullanıldığı yapılardır. Hamamlardan farklı olarak tedavi özelliğinin ön plana çıktığı kaplıcalar, Osmanlı toplum hayatında önemli yere sahiptir. Kaplıcalar bu dönem edebiyatında da türlü ilgilerle gerek seyahatname, şehrengiz gibi türlerde gerekse divanlardaki şiirlerde söz konusu edilmiştir. Şairler, kaplıcayı redif olarak belirledikleri gazeller de kaleme almışlardır. Taranan divanlarda XV. yüzyıl şairlerinden Necâtî ile Sehî, XVI. yüzyıldan Üsküplü İshâk Çelebi ile Nev’î ve XVII. yüzyıldan Vahyî’nin birer kaplıca redifli gazeli tespit edilmiştir. Bu yazıda redifi kaplıca olan gazeller incelenerek kaplıcaların şiirde hangi özellikleriyle yer aldığı, hangi hayal ve benzetme unsurlarıyla ilişkilendirilerek kullanıldığı gibi sorulara cevap aranacaktır. Ayrıca şairlerin bu şiirlerde ortak ifade ve unsurlardan yararlanıp yararlanmadığı da incelenecektir. Böylece toplumsal hayata ait bir unsur olarak kaplıcaların şiire nasıl yansıdığı ortaya konmaya çalışılacaktır.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Divan şiirinde reddiye ve niyâzî-i mısrî'nin fuzûlî'ye yazdığı bir reddiye
    (2016) Aka, Belde
    Arapça "redd" kökünden türetilmiş "reddiye", sözlüklerde "bir fikri reddetmek için yazılan yazı" olarak tanımlanır. Divan şiiri terminolojisinde ise daha çok bir şairin şiirindeki bir düşünceye karşı çıkmak için yazılan şiirler reddiye olarak kabul edilir. Reddiyeler "nakiza/nakize" benzeri şiirler olmaları nedeniyle divan şiiri nazire geleneği içinde değerlendirilmesi gereken manzumelerdir. Bilindiği gibi "nazire" bir şairin şiirine, aynı vezin ve kafiyede yazılan benzer şiir anlamına gelir. Divan şairleri arasında oldukça yaygın olan nazire yazma geleneği, aynı zamanda şairleri yetiştiren bir "okul" işlevi görmesi yönüyle de önemlidir. Nakizanın nazireden farkı, örnek alınan şiirdeki (zemin şiirdeki) fikirlere benzer değil aykırı düşüncelerin yer almasıdır. Reddiyelerde de nakizalarda olduğu gibi zemin şiirde yer alan düşüncelere karşı çıkılır. Ancak, reddiyelerin nakizalardan farkı, özellikle din ve ibadetle ilgili düşüncelere karşı çıkmak için yazılan şiirler olmalarıdır. Bu yazıda çeşitli kaynaklarda verilen bilgilerden yararlanılarak reddiye tanımlanıp özellikleri tespit edilecek; 17. yüzyıl şairi Niyâzî-i Mısrî'nin, 16. yüzyılın büyük şairi Fuzûlî'nin ibadetle ilgili görüşlerine yer verdiği gazeline yazdığı reddiye incelenecektir. Söz konusu şiirlerin incelenmesiyle, Divan şiirinde gazel nazım şekliyle reddiye yazma geleneğine açıklık getirilmeye çalışılacaktır.
  • [ X ]
    Öğe
    DİVAN ŞİİRİNİN SOĞUK RÜZGÂRI: SARSAR
    (2022) Aka, Belde
    Bir hava olayı olan rüzgâr, Divan şiirinde geniş bir kullanım alanına sahiptir. Sıcak, ılık ve soğuk esen rüzgâr türlerinin tabiat ve insan üzerinde olumlu/ olumsuz etkileri bulunmaktadır. Bu etkiler şairlerin şiirlerinde farklı hayallerle sıklıkla söz konusu edilmiştir. Özellikle ılık esen rüzgârların baharın habercisi olması, bağ ve bahçeyi yeniden canlandırması, gülü açtırıp bülbülün aşkını ve nağmelerini arttırması gibi özellikler Divan şiirinde rüzgârın tabiatla ilgisi bağlamında en çok işlenen konulardandır. Soğuk ve şiddetli esen bir rüzgâr olarak “sarsar”, Divan şiirinde ılık rüzgârlar kadar kullanım sıklığı ve genişliğine sahip olmamakla birlikte, türlü hayal ve benzetmelere konu olmuştur. “Sarsar” öncelikle sonbahar ve kış konulu kasidelerde bu mevsimlerle ve doğadaki diğer unsurlarla ilişkisi yönüyle anılan bir rüzgârdır. Bununla beraber, şairler memduhun kimi vasıflarını; âşığın içinde bulunduğu hâli; gam, hasret, ölüm gibi duygu ve durumları ifade ederken de bu hava olayından yararlanmışlardır. Bu yazıda bir rüzgâr türü olan “sarsar”ın Divan şiirindeki yeri, özellikleri, hangi kişi, unsur, durum ve duygularla ilişkilendirildiği XIV. yüzyıl ile XIX. yüzyıl arasından seçilen divanlar aracılığıyla ortaya konmaya çalışılmıştır. “Sarsar” ile kurulan tamlamalar ve bu rüzgâr türünün hangi sanatlar yoluyla beyitlerde yer aldığı da incelenen konular arasındadır.
  • [ X ]
    Öğe
    Hilmi Yavuz'un doğunun geçitleri şiirini geleneğin yeniden üretilmesi bağlamında okuma denemesi
    (2012) Aka, Belde
    Bu çalışmada Hilmi Yavuz?un doğunun geçitleri adlı şiirinde Divan şiiri geleneğinden nasıl yararlanıldığı metinlerarasılık bağlamında incelenmeye çalışılmıştır. Bu amaçla şiir irdelendiğinde şairin başta Nâilî olmak üzere Necati Bey ve Şeyh Gâlip gibi Divan şairlerine göndermelerde bulunduğu görülmüştür. Ayrıca Yavuz?un bu şairlerden başka yine aynı gelenekten beslenen Ahmet Haşim ve Behçet Necatigil gibi modern şairlerin şiirleriyle de bağlantılı bir şiir kurduğu; bu bağlamda Hilmi Yavuz?un şiirinde geleneğin yeniden üretildiği sonucuna ulaşılmıştır.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Hilmi Yavuz’un “doğunun geçitleri” şiirini geleneğin yeniden üretilmesi bağlamında okuma denemesi
    (2012) Aka, Belde
    Bu çalışmada Hilmi Yavuz?un “doğunun geçitleri” adlı şiirinde Divan şiiri geleneğinden nasıl yararlanıldığı metinlerarasılık bağlamında incelenmeye çalışılmıştır. Bu amaçla şiir irdelendiğinde şairin başta Nâilî olmak üzere Necati Bey ve Şeyh Gâlip gibi Divan şairlerine göndermelerde bulunduğu görülmüştür. Ayrıca Yavuz?un bu şairlerden başka yine aynı gelenekten beslenen Ahmet Haşim ve Behçet Necatigil gibi “modern” şairlerin şiirleriyle de bağlantılı bir şiir kurduğu; bu bağlamda Hilmi Yavuz?un şiirinde geleneğin yeniden üretildiği sonucuna ulaşılmıştır.
  • [ X ]
    Öğe
    Muhibbî Divanı’nda “padişah” algısı
    (2020) Aka, Belde
    Osmanlı Devleti’nin onuncu padişahı Kanunî Sultan Süleyman, 1520’de tahta geçerek öldüğü 1566 yılına kadar kırk altı yıl tahtta kalmıştır. Saltanat yıllarında Osmanlı Devleti’ne fetih, siyaset, ilim, sanat vb. pek çok alanda en parlak devrini yaşatan Sultan Süleyman; aynı zamanda uyguladığı kanunlarla gerek devlet gerekse ordu nizamına yeni düzenlemeler getirmiştir. Sanata ve sanatçıya önem verdiği bilinen Sultan Süleyman kendisi de şair olan padişahlardandır. Muhibbî mahlasıyla kaleme aldığı gazelleriyle Klasik edebiyatta en çok gazel yazmış şairler arasındadır. Muhibbî Divanı’nda padişah ve padişahlığa ait pek çok kelime bulunmaktadır. Divanda “beg, efendi, han, husrev, server, sultan, şâh/şeh” kelimeleri de padişahla aynı anlama gelecek şekilde yer almaktadır. Bu kelimeler padişah şairin Divanı’nda bazen ilahi bazen beşeri bazen de siyasi açıdan hükmeden anlamıyla kullanılmıştır. Bu yazıda Muhibbî Divanı’nda şiir yoluyla padişahlık atfedilen güçten beklenen/ beklenmeyen düşünce ve davranışların belirlenmesi amaçlanmıştır. Böylece padişah bir şairin kaleminden ideal padişah algısının nasıl olduğu ortaya konmaya çalışılmıştır.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Osman nevres divanı’nda “vatan” kavramı
    (dergipark, 2017) Aka, Belde
    19. yüzyılda yaşamış ve eser vermiş olan Osman Nevres, klasik şiir geleneğini sürdüren şairlerdendir. Devrin önemli şiir topluluğu olan En-cümen-i Şuara’da yer almadığı bilinen Nevres, kaynaklarda “vatan şairi” olarak anılır. Sakız’da doğmasına rağmen hayatının büyük bölümünü Bağ-dat’ta geçiren şairin Divanı’nda vatan kavramını konu edindiği “vatan” re-difli üç gazel bulunmaktadır. Ayrıca şairin “vatanın”, “hubb-ı vatan”, “va-tan diyü”, “vatana”, “vatanperver”, “vatan söyler ağlarım” redifli birer şiiri daha vardır. Vatan, sözlüklerde kişinin doğup büyüdüğü memleket, yurt anlamıyla yer alır. Divan şiiri geleneğinde ise vatan, sözlük anlamından çok sevgilinin bulunduğu ve yaşadığı yer anlamında kullanılmıştır. Sevgi-linin semtini vatan olarak gören âşık/ şair oradan uzakta kendini gurbette görmüştür. Bu yazıda Osman Nevres’in vatan konulu şiirlerinden hareketle “vatan”ı nasıl ele aldığı, bu kavramla neyi kastettiği, varsa Divan şiiri ge-leneğinden farklılıkları ortaya konulacaktır. Böylelikle değişimin yaşandığı bu dönem Divan şiirinde “vatan” anlayışında bir dönüşüm olup olmadığı Osman Nevres’in şiirlerinden yola çıkılarak tespit edilmeye çalışılacaktır. Ayrıca 19. yüzyılda Osmanlı Devleti ile toplumunda gözlemlenen zihniyet değişiminin şiire nasıl yansıdığı sorusuna da “vatan” kavramı yoluyla ce-vap aranacaktır.
  • [ X ]
    Öğe
    Padişah Şairde Saltanat Alametlerinin Kullanım Alanları: Muhibbî Divanı Örneği
    (2022) Aka, Belde
    Divan şiiri, Osmanlı Devleti’nin siyasi ve sosyal hayatına dair pek çok unsur barındırır. Divan şairleri ait oldukları toplumun yapısı, gelenek ve görenekleri, inançları, yaşam tarzları gibi niteliklerini farklı ilgilerle şiirlerinde söz konusu etmişlerdir. Bu bağlamda şiir dilinde saltanat ve unsurlarına dair kelimelerin çokluğu dikkat çekici niteliktedir. Osmanlı padişahlarının çoğu Fatih Sultan Mehmed’den itibaren divan oluşturmuş ve edebiyat tarihlerinde şair kimlikleriyle de adlarından söz ettirmişlerdir. Yazdıkları şiirlerde Divan şiirinin teşrifatına uyan padişah şairler; aşk, sevgili, sevgilinin güzellik unsurları gibi temleri âşıklık rolüne girerek şiirlerinde işlemişlerdir. Muhibbî mahlasını kullanan Kanunî Sultan Süleyman, yazdığı çok sayıda gazelle ön plana çıkan bir padişah şairdir. Hacimli divanında yer alan şiirlerinde Divan şiirinin klasik konularıyla birlikte saltanat ve saltanat alametlerine de sıklıkla rastlanır. Çalışmanın giriş bölümünde ilk Türk devletlerinden itibaren hükümdarlık alametlerine değinilmiş; devamında Muhibbî’nin divanında tespit edilen saltanat sembollerinin örnek beyitler yoluyla incelemesi yapılmıştır. İnceleme sonucunda, bu unsurların Divan şairi rolüne uygun olarak yer aldığı beyitler yanında şairin sultanlığına dair izler taşıyan kimi kullanımlarının da olduğu tespit edilmiştir. Ayrıca saltanat alametlerinin bulunduğu beyitlerin Osmanlı saray ve toplum yaşantısına dair bazı usul ve merasimleri yansıttığı görülmüştür.

| Çağ Üniversitesi | Kütüphane | Açık Erişim Politikası | Rehber | OAI-PMH |

Bu site Creative Commons Alıntı-Gayri Ticari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile korunmaktadır.


Kütüphane ve Dokümantasyon Daire Başkanlığı, Mersin, TÜRKİYE
İçerikte herhangi bir hata görürseniz lütfen bize bildirin

DSpace 7.6.1, Powered by İdeal DSpace

DSpace yazılımı telif hakkı © 2002-2025 LYRASIS

  • Çerez Ayarları
  • Gizlilik Politikası
  • Son Kullanıcı Sözleşmesi
  • Geri Bildirim