dc.description.abstract | Deniz taşımacılığı, tarih boyunca köklü ve sık tercih edilen bir taşıma yöntemi
olmuştur. Bu alanda yapılan büyük yatırımlarla birlikte, deniz taşımacılığı en sık
kullanılan taşımacılık yöntemlerinden biri haline gelmiştir. Ancak deniz yolu ile
taşımada, taşıyanın sorumluluğu büyüktür. 19. yüzyılda deniz taşımacılığında taşınan
yük miktarı ve yükün değeri artarken, bunun yanında yükü tehdit eden riskler ve neden
oldukları zarar miktarı da artmıştır. Taşıyanlar sözleşmelere sorumsuzluk kayıtları
koymaya başlamıştır. Taşıyanın sorumluluğunun sınırlarına ilişkin milletlerarası
düzenlemeler yapılmış, taşıyan ile taşıtan arasında denge sağlanarak yeknesaklık
oluşturulmaya çalışılmıştır. Deniz yoluyla taşıma uluslararası nitelikte olduğundan
milletlerarası düzenlemelerin etkisini Türk Ticaret Kanunu’nda görmekteyiz.
Kanun koyucu taşıyanın sorumluluğunu hafifletmek amacıyla milletlerarası
düzenlemeler ışığında kanuni sorumsuzluk hallerini düzenlemiştir. Bu düzenlemeler,
taşıyanın sorumluluğunu belirli durumlarda azaltarak, taşımacılık işlemlerinin daha
dengeli bir şekilde yürütülmesine katkıda bulunmaktadır.
Tez çalışmamızda öncelikle, TTK’da düzenlenen taşıyanın sorumluluğu
incelenecektir. Devamında çalışmamızın asıl konusu olan mutlak sorumsuzluk halleri,
emsal Yargıtay kararları, İngiliz Mahkemesi kararları ve doktrindeki görüşler ile
değerlendirilecektir. Ayrıca milletlerarası sözleşmelerde düzenlenen hükümler
karşılaştırılarak taşıyanın sorumsuzluk halleri ortaya konulmaya çalışılacaktır.
Son olarak ise, yargı kararları ve doktrindeki ispat aşamaları dikkate alınarak,
sorumsuzluk hallerinde ispat külfetinin kimde olduğu ve hangi savunmaları öne süreceği
izah edilmeye çalışılacaktır. | en_US |