SBE Tez Koleksiyonu
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Güncel Gönderiler
Öğe Davranışsal iktisat çerçevesinde ekonomi politikası oluşturma (Vergi uygulamaları)(Çağ Üniversitesi, 2022) Arslan, Aslı; Fisunoğlu, Hüseyin Mahir; Güler, Ebru ÖzgürBireylerin, iktisadi karar ve tercihlerini nasıl aldıkları, bu kararların ardındaki nedenlerin anlaşılması kamu politikalarının başarısı için de son derece önemli hale gelmiştir. Klasik iktisadi yaklaşım bu kararların her zaman rasyonel olduğunu varsayar ve teorilerini bu bağlamda oluşturur. Davranışsal iktisat ise, bireylerin irrasyonel kararlar ve tutumlarının ardındaki nedenleri psikolojik ve sosyolojik olgularla bağdaştırır. Vergi ödemek iktisadi bir karardır. Mükelleflerin vergi ödeme konusunda verdikleri karar ve gösterdikleri tutum vergi uyumu olarak adlandırılır ve sosyo-ekonomik bir süreçtir. Bu çalışmada mükelleflerin vergi uyumları davranışsal iktisat perspektifinden incelenmektedir. Çukurova Bölgesi'nde bulunan Çukurova Üniversitesi ve Çağ Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi öğrencilerinin vergi algıları ve vergi bilinçleri ölçülerek, demografik değişkenler baz alınarak, geleceğin vergi mükelleflerinin vergi uyumlarının ölçümlenmesi hedeflenmiştir. Öğrencilere, literatürde yer alan çalışmalardan esinlenilerek hazırlanan bir anket uygulanmış ve öğrencilerin vergi anlayışlarının olumlu ancak, ülkemizdeki vergi uygulamaları, vergi kanunları, vergi adaleti ve kamuya güven duygularının olumsuz olduğu sonucu elde edilmiştir. Vergi bilincinin artması için vergi eğitiminin gerekliliği tespit edilmiştir.Öğe Premenstrüel sendrom belirti şiddetinin psikolojik acı, iletişim becerileri ve yaşam kalitesi ile ilişkisi(Çağ Üniversitesi, 2022) Bayduman, Ayşe Nur; Demirkol, Mehmet EminBu çalışma kapsamında, 18-45 yaş arasında adet gören kadınların premenstrüel sendromlarını, psikolojik acı düzeylerini, iletişim becerilerini ve yaşam kalitelerini etkileyen değişkenlerin belirlenmesi amaçlanmıştır. Bu kapsamda araştırma verileri Adana Real M1 Alış-Veriş merkezinde ve kriterleri sağlayan 300 kadın birey ile gerçekleştirilmiştir. Araştırmada Premenstrüal Sendrom Ölçeği (PMSÖ), Psikolojik Acı Ölçeği (PAÖ), İletişim Becerilerini Değerlendirme Ölçeği (İBDE), Dünya Sağlık Örgütü Yaşam Kalitesi Ölçeği (DSYKÖ) kullanılmıştır. Araştırma sonuçlarına göre çalışmaya katılan kadınların premenstrüel sorunlarının yüksek düzeyde yaşadığı görülmektedir. Kadınların yaşadığı yerleşim yerinin ağrı, uyku ve şişkinlik şikayetlerinde, beraber kaldığı kişinin sinirlilik, iştah ve şişkinlik şikâyetlerinde değişikliğe neden olduğu görülmektedir. Kadınlarda ekonomik durumun kötüleşmesi sinirlilik sendromlarında artışa yol açmıştır. Kadınların sigara ve doğum kontrol hapı kullanmaları premenstrüel sorunları arttırdığı, ancak egzersiz yapmanın ve kahve tüketmenin çeşitli premenstrüel sorunları azalttığı görülmüştür. Kadınların birlikte yaşadığı kişilerin yaşam kalitelerinde olumlu ve olumsuz değişikliklere yol açarken, ekonomik gelirin artması ve kahve tüketmemi ile yaşam kalitesinin arttığı görülmüştür. Yaş ile premenstrual sendromlar ve psikolojik acı arasında negatif bir ilişki tespit edilmiştir. Adet süresinin uzamasının kadınlardaki iletişim ve yaşam kaliteleri üzerinde olumsuz etkisi olduğu görülmüştür. Kadınlar premenstrüel sorunların olumsuz etkilerinin daha az yaşanması için çeşitli dönemlerde eğitim destekleri verilmesi gerektiği düşünülmektedir.Öğe Afrika'daki Türk diasporasının Türk ulusal çıkarına etkisinin Türkiye-Afrika ilişkileri kapsamında değerlendirilmesi(Çağ Üniversitesi, 2022) Evgin, Buğra Anıl; Oba, Ali EnginDiaspora ,son dönemde her alanda tanınırlığı artan bir kavram olmuştur. Avrupa ülkeleri ile gelişmiş ülkelerde geçmişi eskiye dayanan bir terim olan diaspora, Türkiye'de 2000'lerin sonundan itibaren ele alınmaya başlanmıştır. Diaspora gücünün farkına çok geç varan Türkiye için Afrika'da da durum böyledir. Afrika'da eski ve yeni sömürgeci güçler, diasporalarını milli çıkarları doğrultusunda uzun yıllardır yönlendirmektedirler. Türkiye ise bir çok avantajına rağmen Afrika'da istenilen etkiyi sağlayamamıştır. Bu noktada Türkiye'nin diaspora politikalarında bazı eksiklikler mevcuttur. Bu eksiklikler son yıllarda yapılan başarılı diplomasi faaliyetleriyle giderilmeye çalışılmıştır. Ve bu faaliyetlerle Afrika ,artık Türk dış politikasının ayrılmaz bir parçası olmuştur.Bu bağlamda bu tez çalışmasının amacı, Afrika'daki Türk diasporasının Türk ulusal çıkarına olan etkisini , klasik realizmin ulusal çıkar argümanına göre Türkiye-Afrika ilişkileri çerçevesinde analiz etmektir. Aynı zamanda Türkiye-Afrika ilişkilerine kıta da yaşayan Türk diasporasının nasıl bir etkide bulunduğunu irdelemektir. Ayrıca bu çalışmada Türkiye'nin Afrika'daki diaspora politikalarının, Türk ulusal çıkarına uygun olup olmadığı incelenmektedir. Ayrıca Türkiye'nin, Afrika'da uyguladığı diaspora politikalarının revize edilmesi ve geliştirilmesi yönünde önerilerde bulunulmaktadır. Konu hakkında uzman kişilerle mülakatlar gerçekleştirilmiştir. Sorun, Türk dış politikası açısından da anlaşılmaya çalışılmıştır. Aynı zamanda bu çalışma; bugün diasporaların ,devletlerin çıkarlarını korumaları için kullandıkları gücü meşrulaştırmanın bir aracı olduklarını ileri sürmüştür. Anahtar kelimeler: Afrika, Türk Dış Politikası, Ulusal Çıkar, Afrika Yüzyılı, Diaspora Politikası, Türk DiasporasıÖğe Özel yetenekli çocuklarda öznel iyi oluş ve mükemmeliyetçilik arasındaki ilişki(Çağ Üniversitesi, 2022) Kaya, Muhammed Talha; Metin, ÖzgeBu çalışmada özel yetenekli çocukların öznel iyi oluşları ve mükemmeliyetçilikleri arasındaki ilişki incelenmiştir. Çalışma grubunu 2020-2021 eğitim öğretim yılında Adana ilindeki Çukurova Bilim ve Sanat Merkezi'ne devam eden, 66 kız ve 74 erkek toplam 140 özel yetenekli öğrenci oluşturmuştur. Veriler "Kişisel Bilgi Formu", "EPOCH Öznel İyi Oluş Ölçeği", "Çocuk Yaşam Doyum Ölçeği" (ÇYDÖ), "Çocuk ve Ergen Mükemmeliyetçilik Ölçeği" (ÇEMÖ) kullanılarak elde edilmiştir. Verilerin analizinde IBM SPSS 26.0 Windows paket programı kullanılmıştır. Çalışmamızda cinsiyet, yaş grupları, aile gelir düzeyi, ebeveynlerin çalışma durumu değişkenleri ile ölçek puanları arasında ilişki saptanmamıştır (p>.05). Sosyal kaynaklı mükemmeliyetçilikteki (SKM) artış, ders notlarında azalmayla ilişkili bulunmuştur (r=- .20; p<.05). Anne ve baba eğitim düzeyi orta-lise ve üniversite olan öğrencilerin öznel iyi oluş düzeyleri, ilkokul ve altı eğitim düzeyi olan öğrencilere göre daha yüksek saptanmıştır (p<.05). Kendine yönelik mükemmeliyetçilikte (KYM) artışın; bağlılık (r=.32; p<.01), kararlılık (r=.44; p<.01), iyimserlik (r=.22; p<.01), ilişkililik (r=.27; p<.01), mutluluk (r=.23; p<.01) alt boyutları ve toplam öznel iyi oluş düzeyinde (r=.37; p<.01) artışla ilişkisi gösterilmiştir. SKM ile öznel iyi oluşun bağlılık alt boyutu arasında pozitif yönde anlamlı ilişki bulunmuştur (r=.24; p<.01). KYM'nin yaşam doyumu ile pozitif yönde anlamlı ilişki gösterdiği saptanmıştır (r=.17; p<.05). Cinsiyet, anne-baba eğitim durumu, yaşam doyumu ve KYM'nin öznel iyi oluşu yordadığı bulunmuştur [F(6,133)=13.72; p<0.001]. Yaşam doyumu ve KYM, öznel iyi oluştaki değişimin %38'ini açıklayabilmektedir. Sonuç olarak, bu çalışmada elde elde edilen bulguların çalışmanın amacı doğrultusunda elde edilen temel hipotezleri desteklediği görülmüştür. Özel yetenekli öğrencilerde mükemmeliyetçilik özelliklerinin öznel iyi oluş ve yaşam doyumu ile ilişkili olduğu, bu ilişkide mükemmeliyetçilik alt boyutuna özgü farklılıklar gözlendiği bulunmuştur.Öğe Amasya bölgesi Alevi ocaklarında inanç ve ritüeller: Ali Pir Civan Ocağı örneği(Çağ Üniversitesi, 2020) Çal, İlayda; Kurt, Begüm"Amasya Bölgesi Alevi Ocaklarında İnanç ve Ritüelller: Ali Pir Civan Ocağı Örneği" adını taşıyan bu tez çalışmasında, ocak kavramı üzerine durulmuştur. Ocak, ata ruhlarının ve dedenin bağlı olduğu soy olarak nitelendirilmektedir. İslamiyet öncesi dönemde de atalar kültü inancında karşımıza çıkmaktadır. Anadolu coğrafyasında yaşayan toplumların İslamiyet'e geçişleri ile birlikte ocak ve atalar kültü kavramı İslami çerçeveye uygun hale getirilmiştir. Ocak, heterodoks yapıda olan Anadolu Aleviliği içinde kendini göstermiştir. Anadolu'da ana ocaklar vasıtasıyla alt ocaklar meydana getirilerek büyük bir Alevi Ocakları yelpazesi oluşturulmuştur. Bu yelpazenin neticesinde Anadolu Aleviliği içinde çeşitli pratikler meydana gelmiştir. Bu ritüeller Alevi toplumunun bireysel hayatına ve dini hayatınıda etkilemiştir. Anadolu Aleviliği çevresinde inanç ve ritüeller Amasya ilinin Gümüşhacıköy ilçesine bağlı Sarayözü Köyünde bulunan Ali Pir Civan Ocağı örneği üzerinden ele alınmıştır. Ali Pir Civan Ocağı yörede talip sayısı fazla olan ikinci büyük ocaktır. Özellikle bu çalışmada ocakzâde ve talipler tarafından gerçekleştirilmeye devam ettirilen dini pratikler (cemler) konu edilmiştir. Gerçekleştirilen cem ayinlerinin toplumsal ve bireysel anlamları tespit edilmiştir. Cem ayinleri esnasında ve bireysel hayatta ayrı bir önem verilen kurban ritüelinin Ali Pir Civan Ocağı ve yöre geleneğindeki yeri belirlenmiştir. Alevi toplumu için kutsiyet barındıran kavramlar, cem ayininde okunan nefesler (deyişler) ve Ali Pir Civan'ın türbesi etrafında gerçekleştirilen ritüeller konu edilmiştir. Bunun yanı sıra ocağa ismini veren ve ocağın kurucusu olarak kabul edilen Ali Pir Civan'ın hayatı, yaşadığı dönem, şeceresi, hakkında anlatılan rivayetler aktarılmıştır. Ocak etrafında yaşamakta olan âşık ve Zâkir geleneği üzerine durulmuştur. Ali Pir Civan Ocağı'nda yetişen âşıklar tespit edilmiştir. Bu tez kapsamında ulaşılan sonuç ise ocak kavramının Amasya yöresindeki yansımasıdır. Bunun yanı sıra Amasya yöresi Alevi halkı tarafından birden fazla rivayet üzerinden aktarılan Ali Pir Civan'ın hayatı gün yüzüne çıkartılmıştır. Ali Pir Civan'ın babasının asıl kimliği, Keçeci Baba ve Hacı Bektaş-ı Veli ile olan kan bağı tespit edilmiştir. Yöre halkı tarafından ortak noktada birleştirilemeyen Ali Pir Civan'ın hangi dönemde, kim veya kimler tarafından şehit edildiği aydınlatılmıştır. Ali Pir Civan Ocağı'nın geçmiş dönemdeki taliplerin ritüel ve inanç yapısında meydana gelen değişmeler üzerinde durulmuştur. Ocağın yöre ocaklar ve diğer bölgedeki ocaklarla olan farklılıklar-benzerlikleri tespit edilmiştir. Amasya yöresinde âşık ve zakir kavramlarının ayrı ayrı yürütüldüğü tespit edilmiştir. Ancak aşığın ledün ilmini bildiğini zakir'in bu ilmi bilen aşığın kelamlarını cem ve muhabbet ortamlarında söylemekle yükümlü olduğu aktarılmıştır.Öğe Bulgaristan Türklerinin Seyhan'a göçü (1950-1951)(Çağ Üniversitesi, 2022) Çanak, Hatice Bozkurt; Çomu, Aslı EmineBalkanlar, Osmanlı Devleti hâkimiyeti altında Türklerin yoğun olarak yaşadığı bir coğrafyadır. Ancak Osmanlı'nın zayıflamaya başlamasıyla birlikte bölge, 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Osmanlı'nın hâkimiyetinden çıkmaya, bölgedeki Türkler de Anadolu'ya göç etmeye başlamıştır. Bu göç, 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı'yla birlikte adeta kitlesel bir hâl almıştır. Hatta başlayan göç dalgası uzun yıllar boyunca da devam etmiştir. Bunun sonucunda bölgedeki Türk varlığı hızla azalmıştır. Balkanlardan Anadolu'ya göçün yoğun olarak gerçekleştiği ülkelerden birisi de Bulgaristan'dır. 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı ile başlayıp 1990'lı yıllara kadar devam eden göç sürecinde yüzbinlerce Türk Anadolu'ya gelirken bir o kadarı da hayatını kaybetmiştir. Hatta bu göçler, iki ülke arasındaki ilişkiye bağlı olarak zaman zaman kitlesel bir hâl alarak insanlık dramı şeklinde cereyan etmiştir. Göçün kitlesel olarak yaşandığı dönemlerden birisi de İkinci Dünya Savaşı sonrasına tesadüf eden 1950-1951 yılları olmuştur. Bu esnada gelen göçmenlerin yerleştirildiği yerlerden birisi de Seyhan vilayetidir. Adana merkezli Seyhan vilayeti, önemli bir tarım, ticaret ve sanayi merkezi olmasından dolayı Osmanlı'nın son döneminden itibaren göçmenlerin iskân sürecinde daima tercih edilen bir yer olmuştur. Bu çalışmanın ortaya çıkış noktası da 1950-1951 yılında vilayete iskân edilen Bulgaristan Türklerinin iskân süreçleri olmuş ve bu süreç ortaya konulmaya çalışılmıştır.Öğe Lise son sınıf öğrencilerinde sınav kaygısı ve ilişkili faktörlerin incelenmesi(Çağ Üniversitesi, 2022) Dursun, Mehtap; Gökçen, CemBu çalışmada, lise son sınıf öğrencilerinde sınav kaygısı ve ilişkili faktörler incelenmiştir. Araştırmanın örneklemini Kahramanmaraş ili merkez ilçelerindeki liselerde öğrenim gören ve üniversite sınavına hazırlanan lise son sınıf öğrencileri arasından ailelerinden izin alınmış ve araştırmaya gönüllü olarak katılımları sağlanmış öğrenciler oluşturmuştur. Toplamda 701 öğrenci araştırma veri toplama araçlarına cevap vermiştir. Veriler; Kişisel Bilgi Formu, Westside Sınav Kaygısı Ölçeği, Kariyer Hedefi Geribildirim Ölçeği ve Ergenler İçin Zihinsel Dayanıklılık Ölçeği kullanılarak elde edilmiştir. Sonuçta üniversite sınavına hazırlanan öğrencilerin; sınav kaygısı düzeyleri arttığı zaman kariyer hedefi olumsuz geri bildirimlerinin de arttığı; sınav kaygısı düzeyleri arttığı zaman zihinsel dayanıklılık düzeylerinin azaldığı; zihinsel dayanıklılık düzeyleri arttığı zaman kariyer hedefi olumsuz geri bildirimlerinin azaldığı görülmüştür. Araştırma literatürünün ve bulgularının ruh sağlığı ve eğitim alanlarında görev yapan tüm meslek elemanlarının çalışmalarına ışık tutacağı düşünülmektedir.Öğe COVİD-19 pandemisinde uygulanan ilk karantina sürecinin otizm spektrum bozukluğu tanılı çocuklardaki otizm belirti şiddetine etkisi ve ilişkili faktörler(Çağ Üniversitesi, 2022) Kaya, Hilal; Ray, Perihan ÇamBu araştırmada Covid-19 pandemisi karantina sürecinin, otizm spektrum bozukluğu (OSB) tanısı almış çocuklardaki otizm semptom şiddetine etkisinin incelenmesi ve bu süreçte OSB şiddetini etkileyen faktörlerin araştırılması amaçlanmıştır. Çalışmamıza Adana Şehir Eğitim ve Araştırma Hastanesinde düzenli takibi yapılan OSB tanılı, yaşları 3 ile 6 (Ort = 4.69±1.09) arasında değişen, 34?ü (%81) erkek ve 8'i (%19) kadın olmak üzere 42 çocuk dahil edilmiştir. Çalışmamızda boylamsal araştırma yöntemi kullanılmıştır. Veri toplama aracı olarak 33 maddelik kişisel bilgi formu ebeveynle yüz yüze görüşme sırasında dolduruluştur. OSB şiddetini belirlemek için yüz yüze klinik ortamda Çocukluk Otizm Derecelendirme Ölçeği (ÇODÖ) uygulanmıştır. Elde edilen veriler SPSS Version 25.0.Windows paket programı ile değerlendirilmiştir. Çalışmamız, karantina sonrası otizm şiddetinin karantina öncesi otizm şiddetinden anlamlı olarak daha yüksek olduğunu göstermektedir (p <.001). Ayrıca ekran süresi ve OSB semptom şiddeti arasında pozitif yönde ve anlamlı düzeyde ilişki olduğunu (p<.001) göstermektedir. Karantina sürecinde OSB şiddetini etkileyen faktörleri incelediğimizde; özel eğitim almayan, rutinleri değişen, ekran süresi, uyku, beslenme ve davranış problemi artan çocukların karantina sonrası otizm şiddetinin karantina öncesi otizm şiddetinden anlamlı olarak daha yüksek olduğunu göstermektedir. Ayrıca karantina sürecindeki OSB şiddetinin, çocukların yaşadığı ev, ailenin aylık geliri, annenin eğitim durumu, çocukla ilgilenen kişiye göre gruplar arasında anlamlı bir farklılaşma olduğunu göstermektedir (p <.05). Ancak kardeş sayısı, birlikte yaşadığı kişi sayısı, ebeveynin yaşı, babanın eğitim durumu ve ilaç tedavileri aksayan gruplar arasında anlamlı bir farklılaşma olmadığını göstermektedir (p> .05). Sonuç olarak, Covid-19 pandemisi karantina sürecinde, OSB'li çocukların karantina öncesine kıyasla karantina sonrasında OSB şiddetinin arttığı, bu nedenle OSB şiddetini etkileyen faktörleri iyileştirecek eylem planı hazırlanması adına önemli olduğu sonucuna varılmıştır. Anahtar Kelimeler: Otizm spektrum bozukluğu, covid-19 salgını, karantina, OSB şiddeti.Öğe Tüketicilerin 'Getir' online sipariş uygulamasını kabul ve kullanımı üzerine bir araştırma(Çağ Üniversitesi, 2022) Karaçalı, Mustafa; Özeltürkay, Eda YaşaGünümüzde iletişim teknolojilerinde yaşanan hızlı ve baş döndürücü gelişmeler ve gerek sosyal medya platformlarının gerekse de çevrimiçi alışveriş uygulamalarının gün geçtikçe artması, insanların yaşam tarzlarında büyük çaplı değişimlere sebep olmuştur. İnsanlar, iletişim kurmak, bilgi edinmek, eğlenmek, alışveriş yapmak gibi faaliyetlerinin büyük bir kısmını internet ve sosyal medya araçları üzerinden gerçekleştirmektedirler. Tüketicilerin online bir başka ifade ile çevrimiçi alışverişe karşı tutum ve davranışları birçok etkene göre farklılık göstermektedir. Bu çalışmanın amacı, tüketicilerin tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak Türkiye'de en yaygın olarak kullanılan çevrimiçi sipariş uygulamalarından olan "Getir" uygulamasını kabul ve kullanım düzeylerini incelemektir. Araştırmanın katılımcılarını en az bir kez çevrimiçi sipariş uygulamasını kullanmış olan tüketici grubu oluşturmaktadır. Araştırmaya 386 tüketici tüm dünyanın ve Türkiye'nin de içerisinde bulunduğu Covid-19 pandemisi süreci göz önünde bulundurularak "Google Form" üzerinden hazırlanmış çevrimiçi ankete vermiş oldukları cevaplar ile katılım sağlamışlardır. Araştırma modeli Teknoloji Kabul Modeline dayanmaktadır ve anket uygulaması buna paralel olarak araştırmacı tarafından hazırlanan "demografik bilgi formu" ve Türkçeye çevrilmiş olan "Teknoloji Kabul ve Kullanım" ölçeği formundan oluşmaktadır. Araştırmadan elde edilen veriler SPSS programı kullanılarak analiz edilmiş, tanımlayıcı istatistiki analizler, güvenilirlik ve geçerlik testleri ve faktör analizi uygulanan modelimizi oluşturan değişkenler arasındaki ilişki regresyon analizi ile test edilmiştir. Analizler sonucunda, anından teslim çevrimiçi sipariş uygulamalarından "Getir" uygulamasının kullanan tüketicilerin, Algılanan Kullanım Kolaylığı ve Fayda, Algılanan Risk ve Algılanan Zevk düzeylerinin Memnuniyetleri üzerinde etkisi oluğu sonucuna ulaşılmıştır. Ayrıca tüketicilerin Memnuniyet düzeylerinin de uygulamayı Kullanma Niyetleri üzerinde etkisinin olduğu sonucu ortaya çıkmıştır.Öğe Meslek lisesi öğrencilerinin akademik güdülenme düzeylerinin anne baba tutumu ve sosyodemografik değişkenlerle ilişkisinin incelenmesi(Çağ Üniversitesi, 2022) Yüksel, Menzil; Ray, Perihan ÇamÖğrencilerin okul ortamındaki öğrenmelerini, buna bağlı olarak da akademik başarılarını etkileyen önemli faktörlerden bir diğeri de ailedir. Bu araştırmanın temel amacı, meslek lisesi öğrencilerinin algıladıkları anne baba tutumları ile akademik güdülenme düzeyleri arasındaki ilişkiyi incelemektir. Araştırma 2021-2022 eğitim öğretim yılında Adana ili Çukurova ilçesinde bulunan üç mesleki ortaöğretim kurumuda 9, 10, 11, ve 12. sınıflarda öğrenim gören 418 meslek lisesi öğrencisi ile gerçekleştirilmiştir. Araştırmada anne-baba tutumlarının akademik güdülenme sürecine etkisini belirleyebilmek için 'anne-baba tutum envanteri', akademik güdülenme düzeylerindeki kişisel farklılıkları belirlemek amacıyla 'akademik güdülenme ölçeği' ve kişisel özelliklere ilişkin bilgileri elde etmek için 'kişisel bilgi formu' kullanılmıştır. Bu çalışmada verilerin analizleri SPPS 25 programı kullanılarak gerçekleştirilmiştir. Çalışma grubunu, yaşları 14-18 arasında değişen (ort = 15.63 ± 1.32) 28'i (% 6.7) kız ve 390'ı (% 93.3) erkek olmak üzere toplam 418 ergen oluşturmaktadır. Araştırma sonuçları, akademik güdülenme düzeylerinde demografik özelliklere bağlı farklılaşmaların olduğu görülmektedir. Buna göre meslek lisesi öğrencilerinin akademik güdülenme düzeylerinin sınıf düzeylerine göre farklılaştığı; cinsiyet, yaş, okuduğu bölüm, başarı puanı, annenin eğitim durumu, babanın eğitim durumu, anne-baba durumu ve ailenin ortalama aylık gelirine göre farklılaşmadığını göstermiştir. Ayrıca anne-baba tutumlarının akademik güdülenme sürecine olan yordayıcı etkisinin, algılanan demokratik ebeveynliğin kendini aşma, bilgiyi kullanma ve keşif boyutlarını anlamlı düzeyde ve pozitif yönde açıkladığı ancak koruyucu-istekçi ve otoriter ebeveyn tutumlarının ergenlerin akademik güdülenme düzeyleri üzerinde anlamlı bir etkisinin olmadığı görülmektedir. Elde edilen sonuçlar algılanan demokratik ebeveynliğin, akademik güdülenmenin kendini aşma, bilgiyi kullanma ve keşif boyutlarını anlamlı düzeyde ve pozitif yönde açıkladığını göstermektedir (p < .001). Ancak koruyucu-istekçi ve otoriter ebeveyn tutumlarının ergenlerin akademik güdülenme düzeyleri üzerinde anlamlı bir etkisi olmadığı sonucuna varılmıştır (p >.05). Çalışmamızda, meslek lisesinde okuyan öğrencilerin algıladıkları anne-baba tutumlarının akademik güdülenme düzeylerinde anlamlı bir farklılaşma olduğu görülmektedir. Ebeveynlerin, eğitimcilerin ve öğrencilerin içinde bulundukları durumu daha iyi analiz ederek tutum ve davranışlara yönelik farkındalık oluşturulması, çocuk ve ergenlerin olumsuz güdülenmelerine neden olan faktörlerin belirlenmesi ve sonuç olarak onların akademik ve sosyal becerilerinin arttırılması açısından önemlidirÖğe COVID-19 PANDEMİSİ SÜRECİNDE ÜNİVERSİTE ÖĞRENCİLERİNİN DUYGUSAL ZEKÂ ÖZELLİĞİ VE STRESLE BAŞA ÇIKMA TARZLARI ARASINDAKİ İLİŞKİNİN İNCELENMESİ(Çağ Üniversitesi, 2022) Kaplan, Başak; Uğuz, ŞükrüCOVID-19 virüsü ile mücadelede önemli role sahip olan hekimler, pandemiden sadece fiziksel olarak değil psikolojik olarak da etkilenmektedirler. Bu çalışmada, Çukurova Üniversitesi Balcalı Hastanesi'nde Pediatri bölümünde hizmet veren 30 öğretim üyesi hekimin pandemiden psikolojik olarak ne düzeyde etkilenmiş olduğu araştırılmıştır. Katılımcılara üç farklı zamanda Algılanan Stres Ölçeği (ASÖ), Beck Anksiyete Ölçeği (BAÖ) ve Beck Depresyon Ölçeği (BDÖ) uygulanmıştır. İlk ölçümler, çalışma grubunun psikolojik durumunu incelemek amacıyla (COVID-19 pandemisi henüz Türkiye'de görülmeye başlamadan önce) Aralık 2019'da yapılmış; pandeminin ortaya çıkmasıyla beraber, pandeminin katılımcıların psikolojik durumuna etkisini araştırmak amacıyla çalışma uzatılmış; ikinci ölçüm (pandemiden bir sene sonra, pandemi Türkiye'de etkinlik kazanmış olduğu sırada) Aralık 2020'de; son ölçüm de (pandemiden iki sene sonra) Ekim 2021'de yapılmıştır. Çalışma grubu ile pandemi döneminde karşılaşılan psikolojik zorluklar ile ilgili yarı-yapılandırılmış formatta görüşmeler de yapılmış ve kaydedilmiştir. ASÖ ölçüm sonuçları sırasıyla 35.30, 37.30 ve 38.30 (p>.05) olup, bu sonuçlara göre katılımcıların stres düzeyi her üç ölçümde de yüksek düzeyde bulunmuş ve sonuçlar pandemi ile ilişkilendirilememiştir. İlk ölçümlerde katılımcıların 24'ünün (%80), ikinci ölçümlerde 27'sinin (%90), üçüncü ölçümlerde de 27'sinin (%90) sonuçları stres düzeyi yüksek olarak tespit edilmiştir. BAÖ ölçümleri sırasıyla 6.80, 15.86 ve 8.10 (p<.01) olup, katılımcıların anksiyete düzeyleri anlamlı olarak önce artmış sonra azalmıştır. İlk ölçümlerde katılımcıların 1'inde (%3), ikinci ölçümlerde 16'sında (%53) ve üçüncü ölçümlerde 2'sinde (%7) orta veya yüksek düzeyde anksiyete bulgularına rastlanmıştır. BDÖ ölçüm sonuçları sırasıyla 6.60, 7.03 ve 11.83'tür (p<.01). Katılımcıların 3. ölçümlerden aldıkları puanlar 2. ölçüme göre anlamlı derecede yüksek olup klinik olarak hafif depresyon düzeyini düşündürmüştür. İlk ölçümlerde katılımcıların 1'inde (%3), ikinci ölçümlerde 2'sinde (%7), üçüncü ölçümlerde 5'inde (%17) orta ve yüksek düzeyde depresyon belirtilerine rastlanmıştır. Bu çalışma sonuçları katılımcılarla sınırlı olup genelleştirilemeyecektir.Öğe Okul öncesi çocukların teknoloji bağımlılığı düzeylerinin bağlanma örüntüleri açısından incelenmesi(Çağ Üniversitesi, 2022) Akbalı, Kübra; Gökçen, CemGünümüzde çocuklar teknolojik kanallar yoluyla iletişim kurmakta ve sosyalleşmektedirler. Çocuklarda ekran bağımlılığının önüne geçilmesi öncelikli olarak ebeveynin veya birincil bakım verenin önlem olmasından geçmektedir. Ebeveyn-çocuk iletişimi düşünüldüğünde de bağlanma biçimi öncelikli konu başlığıdır. Araştırmanın amacı okul öncesi gelişim düzeyindeki çocukların bağlanma örüntülerine göre teknoloji bağımlılığı düzeyleri farkının incelenmesidir. Araştırma genel tarama modeline göre düzenlenmiştir. Evrenden alınan bir grup üzerinden genel bir kanıya varmak hedeflenmiştir. Araştırmanın kapsamında Mersin ilinde yaşayan amaçsal örnekleme ile seçilen 5-6 yaş arası 49 çocuk ve ebeveynleri ile çalışılmıştır. Veri toplama araçları Problemli Medya Kullanım Ölçeği: Ekran Bağımlılığı Ölçeği Ebeveyn Formu (PMKÖ), Oyuncak Öykü Tamamlama Testi (OÖTT) ve araştırmacı tarafından oluşturan Kişisel Bilgi Formundan oluşmaktadır. Araştırmadan elde edilen bulgulara göre bağlanma örüntüleri bakımından güvenli ve güvensiz olarak 2 gruba ayrılan çocukların teknoloji bağımlılığı düzeyleri arasında anlamlı bir fark bulunmuş ve teknoloji bağımlılığı düzeyi ve bağlanma örüntüleri arasında negatif yönlü anlamlı bir ilişki bulunmuştur. Bununla birlikte ekran karşısında geçirilen günlük süre azaldıkça bağlanma puanının arttığı görülmüştür. Demografik değişkenlere (yaş,cinsiyet) göre teknoloji bağımlılığı düzeyleri arasında anlamlı bir farklılık bulunamamıştır.Öğe Binbir Gece Masallarında aşk ve vuslat(Çağ Üniversitesi, 2020) Özbalık, Güldem; Arslan, SevinBinbir Gece Masalları Doğunun geleneksel edebiyat kültürünün en önemli yapı taşlarından biridir. Sürekli bir geçmişi olan bu eserde birçok hikâye, manzume ve masal yer almaktadır. Örnek teşkil eden özellikleri edebi değerinin artmasını ve ilgi çekici, belirgin bir başyapıt olmasını sağlamıştır. Masallarda bulunan kahramanlara Arap tarihindeki önemli vezirlerin, şairlerin, edebiyatçıların ve hatta padişahların isimleri verilmiştir. Masalların genelinde İslâm ve Arap kültürüne ait birçok unsura rastlanılır. Tüm evrenin düşünce sistemine ve edebi sanata büyük ölçüde etkili olan Binbir Gece Masallarının gerçek kıymeti 19. asırın sonu ve 20. asrın başında ortaya çıkmıştır. Binbir Gece Masallarında "Aşk" ve "Vuslat" temalarının incelenmesi, çalışma-nın asıl amacını oluşturmaktadır. Bu iki kavramdan yola çıkarak binlerce sayfalık külliyat içerisinde sözü edilen kavramların işlendiği masallara erişmek ve masal sonlarının nasıl gerçekleştirildiğini araştırmaktır. Türkiye'de bu eser ile ilgili iki yüzün üzerinde akademik, edebi vb. çalışma olduğu görülmüştür. Aşk ve vuslat üzerine herhangi bir çalışma yapılmadığı tespit edilmiştir. MS. 9. yüzyılda derlenmiş, 1704-1717 arasında Fransızca ve İngilizceye çevril-miş olan Binbir Gece Masallarında, 264 masal vardır. Araştırmanın temelinde bu masallardan hareketle iki araştırma yöntemi uygulanmaktadır: Karma araştırma yöntemlerinden nicel ve nitel yöntemleri ile metin analiz yöntemi.Öğe 48–66 aylık okul öncesi çocukların duygu düzenleme becerileri ile davranış sorunları ve ebeveyn tutumları arasındaki ilişkinin incelenmesi(Çağ Üniversitesi, 2022) Erçakallı, Hanım Hande; Çakmak, SonerBu çalışmada okul öncesi eğitim kurumuna devam eden 48-66 aylık çocukların duygu düzenleme becerileri ile davranış sorunları ve ebeveyn tutumları arasındaki ilişkinin incelenmesi amaçlanmıştır. Araştırma Adana ilinde Çukurova, Seyhan ve Sarıçam ilçelerinde bulunan özel okul öncesi eğitim kurumlarındaki 48-66 aylık 342 çocuk ve bu çocukların ebeveynleri ile kolayda örnekleme yöntemi kullanılarak gerçekleştirilmiştir. Araştırmada ilişkisel tarama modeli kullanılmıştır. Araştırma verilerin toplanmasında ise tarama modellerinden sıklıkla kullanılan tekniklerden birisi olan anket tekniği kullanılmıştır. Araştırmada 48-66 aylık çocukların öğretmenlerine Kanlıkılıçer (2005) tarafından geliştirilen Okul Öncesi Davranış Sorunları Tarama Ölçeği ile Batum ve Yağmurlu (2007) tarafından geliştiren Duygu Düzenleme Ölçeği uygulanmıştır. Araştırmaya dahil edilen çocukların ebeveynlerine ise Demir ve Şendil (2008) tarafından geliştirilen Ebeveyn Tutum Ölçeği uygulanmıştır. Araştırma sonucunda katılımcıların demokratik ve aşırı koruyucu ebeveyn tutumlarının "düşük" düzeyde, otoriter ve izin verici tutumlarının ise "orta" düzeyde olduğu ortaya çıkmıştır. Araştırmada 48-66 aylık çocukların "düşük duygu düzenleme zorluğu" olduğu sonucu ortaya çıkmıştır. Bununla birlikte 48-66 aylık çocukların "yüksek duygu düzenleme becerilerine sahip" olduğu ve "düşük duygu düzenleme zorlukları" yaşadığına yönelik sonuçlar ortaya çıkmıştır. Araştırmada 48-66 aylık çocukların "değişkenlik/olumsuzluk" düzeyi ile "kavgacı-saldırgan olma" düzeyi arasında anlamlı bir ilişki olmadığı ancak "endişeli ağlamaklı olma, aşırı hareketli dikkatsiz olma" düzeyi arasında yüksek düzeyde negatif yönlü anlamlı bir ilişki olduğu ortaya çıkmıştır.Öğe Genç yetişkin bireylerin benlik saygıları ve kimlik statülerinin bağlanma stilleri ile ilişkisi(Çağ Üniversitesi, 2021) Ünsal, Rıza; Okray, ZihniyeBu çalışmanın temel amacı bağlanma stillerinin, kimlik statüleri ve benlik saygısı üzerindeki etkisini, aralarındaki ilişkiyi incelemektir. Çalışmanın katılımcılarını 225 kadın, 259 erkek toplam 484 genç yetişkin oluşturmaktadır. Katılımcıların yaş aralığı 19-40, yaş ortalaması 28.16±0.64 yıldır. Katılımcıların bağlanma stillerini belirlemek amacıyla Yakın İlişkilerde Yaşantılar Envanteri (YİYE), kimlik statülerini belirlemek amacıyla Utrecht Kimlik Bağlanma Ölçeği (UTRECHT KBÖ) son olarak da benlik saygılarını belirlemek için Belik Saygısı Değerlendirme Ölçeği Kısa Formu (BSDÖ-KF) kullanılmıştır. Araştırma sonucunda eğitim düzeyi, medeni durum, gelir düzeyi, 0-6 yaş arası dönemde bakım veren ve annenin eğitim düzeyi ile bağlanma stilleri, benlik saygısı ve kimlik statüleri arasında anlamlı bir ilişki bulunmamıştır. Babanın eğitim düzeyi ile olumlu benlik saygısı arasında pozitif yönde bir ilişki gözlenmiştir. Yaş ve benlik saygısı ile kimlik statüleri arasında bir ilişki bulunmamıştır. Bağlanma stilleri ile yaş arasında düşük düzeyde ilişki gözlenmiştir. 31-35 yaş arası genç yetişkinlerin 35-40 yaş arası yetişkinlere göre kaçınma puanları daha düşük çıkmıştır [F(3,480)=2,96 p<0,05]. Cinsiyet açısından erkeklerin kadınlara oranla daha fazla güvenli bağlanma stiline sahip oldukları gözlenmiştir. Kadınların erkeklere göre ipotekli kimlik statüsüne sahip olma düzeyleri daha yüksek çıkmıştır. Erkekler daha çok başarılı ve askıya alınmış kimlik statülerine sahipken kadınlar ipotekli kimlik statüsünde yoğunlaşmaktadır. Benlik saygısı ve cinsiyet arasında olumlu alt boyutta bir farklılık gözlenmemiştir. Erkeklerin olumsuz benlik saygılarının kadınlardan yüksek olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Bağlanma stilleri ve benlik saygısı arasında negatif yönde anlamlı bir ilişki, bağlanma stilleri ile kimlik statüleri arasında derinlemesine araştırma ve gözden geçirme alt boyutlarında pozitif yönde anlamlı bir ilişki ve son olarak kimlik statüleri ile benlik saygısı arasında olumlu benlik saygısı alt puanıyla kimlik statüleri alt boyutu puanları arasında pozitif yönde anlamlı bir ilişki, olumsuz benlik saygısı ile bağlanma yapma alt boyutu puanları arasında pozitif, gözden geçirme alt boyutu puanlarıyla negatif yönde anlamlı bir ilişkinin olduğu gözlenmiştir. Bağlanma stillerinin, benlik saygısı ve kimlik statüleri üzerindeki etkisini incelemek için uygulanan basit regresyon analizi bulgularına göre bağlanma stilleri kimlik statülerini pozitif yönde anlamlı bir şekilde (B=0,08 p<0,05), benlik saygısını negatif yönde anlamlı bir şekilde etkilemektedir (B=-0,41 p<0,05). Anahtar kelimeler: Bağlanma, Kimlik, Kimlik statüleri, Bağlanma stilleri, Benlik saygısı.Öğe Kaygıya yönelik yapılandırılmış grup rehberliği programının basketbolcuların spor kaygı düzeylerine etkisi(Çağ Üniversitesi, 2021) Tiryaki, Vedat; Özbiçer, Seyda MavrukBu araştırmanın amacı Kaygıya Yönelik Yapılandırılmış Grup Rehberliği Programı'nın, basketbolcuların spor kaygı düzeylerine olan etkisini incelemektir. Yapılan bu araştırma ön test-son test modelli, yarı-deneysel desenle incelendiği ve nicel yöntemlerle eş zamanlı olarak nitel araştırma yöntemlerinden görüşmenin de kullanıldığı karma desenlerden yakınsayan paralel desene sahip bir araştırmadır. Araştırma 2020-2021 sezonunda bir spor kulübünde spor hayatlarına devam eden basketbol alt yapı sporcuları ile gerçekleştirilmiştir. Basketbolcuların kaygı düzeylerini belirlemek için Spor Kaygı Ölçeği-2 ve basketbolcuların program ile ilgili duygu ve düşüncelerine yönelik nitel verilere ulaşmak için 5 açık uçlu sorudan oluşan görüşme soruları kullanılmıştır. Nicel verilerin analizinde sosyal bilimlerde istatistik programı, nitel verilerin analizinde ise içerik analizi tekniği kullanılmıştır. Araştırma sonucunda, geliştirilmiş olan Kaygıya Yönelik Yapılandırılmış Grup Rehberliği Programı'nın basketbolcuların kaygı düzeylerini anlamlı derecede düşürdüğü görülmüştür. Araştırmanın nitel bulgularından elde dilen sonuçlar ise, kaygılı hissettikleri durumlarda, kaygılı hissettiklerinde gösterdikleri davranışsal tepkilerde ve kaygılandıklarında yaşadıkları performans değişikliklerinde bir değişiklik olmadığı fakat basketbolcuların hissettikleri kaygının şiddetinin azaldığı; basketbolcuların kaygıyı azaltmaya yönelik kullandıkları yöntemin uygulamanın amacı doğrultusunda değiştiğini bulguları elde dilmiştir. Bu sonuçlara ek olarak Kaygıya Yönelik Yapılandırılmış Grup Rehberliği Programı'na katılan basketbolcuların program hakkında olumlu geribildirimlerde bulunmuşlardır.Öğe Sağlık çalışanlarının COVID-19 korkusu ile sürekli kaygı düzeyleri arasındaki ilişki: Mersin ili örneği(Çağ Üniversitesi, 2021) Meydan, Ayzıt Asena; Çakmak, SonerBu çalışma, sağlık çalışanlarının koronavirüs korkusu ve sürekli kaygı düzeylerinin sosyo-demografiközellikler ve koronavirüs pandemisi ile ilgili değişkenlere göre incelenmesi ve koronavirüs korkusu ve sürekli kaygı düzeyleri arasındaki ilişkinin belirlenmesi amacıyla yürütülmüştür.Araştırma Mersin ili merkez ilçelerinde (Mezitli, Yenişehir, Toroslar, Akdeniz) çeşitli sağlık kuruluşlarında çalışan 380 sağlık çalışanının katılımı ile kartopu örnekleme yöntemi kullanılarak gerçekleştirilmiştir. Araştırmada genel tarama modelleri içersinde yer alan ilişkisel tarama modeli kullanılmış olup verilerin toplanmasında ise tarama modellerinden sıklıkla kullanılan anket tekniği kullanılmıştır. Araştırma verileri "Koronavirüs Korkusu Ölçeği" ve "Sürekli Kaygı Envanteri" kullanılarak,forms.google.com üzerinden "Google documents" aracılığı ile onlinetoplanmıştır. Araştırma sonucunda sağlık çalışanlarının koronavirüs korku düzeyi "orta", sürekli kaygı düzeyleri ise "düşük" olarak bulunmuştur. Araştırmada sağlık çalışanlarında koronavirüs korkusuve sürekli kaygı düzeylerinin çeşitli sosyo-demografik değişkenlere göre farklılıkgösterdiği belirlenmiştir. Araştırma sonucunda sağlık çalışanlarının koronavirüs korku düzeyleri ile sürekli kaygı düzeyi arasında ilişki belirlenmemiştir.Öğe Üniversite öğrencilerinde olumsuz üst biliş düzeyleri ile akademik erteleme arasındaki ilişkinin incelenmesi(Çağ Üniversitesi, 2022) Aksu, Berfin Özge; Çakmak, SonerBu çalışmada üniversite öğrencilerinin üst biliş düzeyleri ve akademik erteleme davranışı arasındaki ilişkinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Araştırma 2021-2022 eğitim öğretim döneminde Çağ Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi'nde öğrenim gören öğrencilerle kolayda örnekleme yöntemi kullanılarak gerçekleştirilmiştir. Araştırma verileri Wells ve Cartwright-Hatton'nın (2004) tarafından geliştirilen ve Tosun ve Irak (2008) tarafından Türkçeye uyarlanan Üstbiliş Ölçeği ile Çakıcı (2003) tarafından geliştirilen Akademik Erteleme Davranışı Ölçeği kullanılarak toplanmıştır. Araştırmanın uygulaması, zaman, maliyet avantajı, daha fazla katılımcıya ulaşılması ve Covid-19 pandemi koşulları gibi nedenlere bağlı olarak forms.google.com üzerinden "Google documents" aracılığı ile online gerçekleştirilmiştir. Araştırmaya Çağ Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi'nde öğrenim gören 318 kişi katılmış olup evrenin %60,3'üne ulaşılmıştır. Araştırmada katılımcıların cinsiyet, yaş, öğrenim görülen sınıf, aile birliktelik durumu ve akademik başarı düzeylerine göre üstbiliş ölçeği alt boyutları ve akademik erteleme davranışları ortalamaları arasında farklar analiz edilmiştir. Araştırmada ayrıca Üstbiliş Ölçeği ve alt boyutları "olumlu inançlar", "kontrol edilmezlik ve tehlike", "bilişsel güven", "düşünceleri kontrol ihtiyacı" ve "bilişsel farkındalık" düzeyleri ile akademik erteleme davranışı arasındaki ilişki analiz edilmiştir. Araştırma sonucunda katılımcıların üstbiliş düzeyi "yüksek" olduğu ortaya çıkmıştır. Araştırmada Üstbiliş Ölçeği alt boyutları "kontrol edilemezlik ve tehlike, bilişsel farkındalık", "kontrol edilemezlik ve tehlike, bilişsel farkındalık" ve "düşünceleri kontrol ihtiyacı" düzeyinin "yüksek" ve "olumlu inançlar ve bilişsel güven" düzeyinin "düşük" olduğu ortaya çıkmıştır. Araştırma sonucunda "olumlu inançlar", "kontrol edilmezlik ve tehlike", "bilişsel güven", "düşünceleri kontrol ihtiyacı" ve "bilişsel farkındalık" düzeyleri ile akademik erteleme davranışı arasında negatif yönlü anlamlı ilişki olduğu ortaya çıkmıştır.Öğe Dil ve konuşma bozukluğu olan çocuklarda ebeveyn tutumlarının çocukların sosyal kaygı düzeyleriyle ilişkisi(Çağ Üniversitesi, 2022) Karataş, Mesut; Tamam, LutGünümüzde ebeveynler çocuklarıyla ilgili konularda geçmişe nazaran daha hassas davranmaya başladılar. Bu hassasiyet dil ve konuşma bozukluğu olan çocuklar için çok daha özverili bir şekle dönüşebilmektedir. Ailelerin çocuklarının en küçük bir eksikliğinde bile çok duyarlı olmaları çocukların da belli noktalarda sorunlar yaşamalarına neden olabilmektedir. Özellikle kekemelik başlangıcında ailelerin yeterli bilgiye sahip olmamaları çocuktaki anksiyeteyi artırarak kekemeliğin şiddetlenmesine neden olabilmektedir. Sosyal anksiyete, kekeme çocuklarda çok daha baskın bir şekilde ortaya çıkmakla birlikte ebeveynlerin tutumlarının anksiyeteyi artıran ya da yavaşlatan bir faktör olma ihtimali yapılan araştırmalarla tespit edilmiştir. Buna bağlı olarak kekemeliğin hayat boyu devam etmesi veya daha çocuk yaşlarda iken geçmesi yüksek bir ihtimal olarak değerlendirilmiştir. Araştırma kapsamında dil ve konuşma bozukluğu olan çocukların ebeveyn tutumlarını ölçmek ve bu tutumların çocukların sosyal kaygı düzeyleriyle ilişkisini araştırmak amacıyla Malatya'daki ilköğretim çağındaki dil ve konuşma bozukluğu olan çocuklar ve ailelerine yönelik bazı çalışmalar yapılmıştır. Araştırmamıza toplamda 77 dil ve konuşma bozukluğu olan çocuk ve ailesi katılarak gerekli görüşmeler yapılmış; anketler uygulanmıştır. Katılımcı çocukların 59'u erkek, 18'i kız çocuğudur. Çocukların 1'i anaokulu, 8'i 1. sınıf, 32'si 2. sınıf, 21'i 3. sınıf, 9'u 4. sınıf, 6'sı ortaokul öğrencisidir. Araştırmamız "Ebeveyn Tutum Ölçeği", "Dil ve Konuşma Bozukluklarına Yönelik Tutum ve Bilgi Anketi" ve "Çocuklar İçin Sosyal Anksiyete Ölçeği-Yenilenmiş Biçim" ölçekleri kullanılarak yürütülmüştür. Araştırmalarımız neticesinde ebeveyn tutumlarından otoriter tutumun diğer ebeveyn tutumlarına göre daha etkili sonuçlar doğurduğu bilgisine ulaşıldı. Annenin yaşının ilerledikçe dil ve konuşma bozukluğu olan çocuklara olan tutumunda pozitif yönde bir değişimin olduğu tespitinde bulunuldu. Gelir seviyesi düştükçe ebeveynlerin daha fazla sorunlar yaşamalarından kaynaklanan dil ve konuşma bozukluğu olan çocuklardaki sosyal anksiyetenin arttığı yönündeki bulgulara ulaşıldı. Ayrıca ortaokul mezunu babalar ile lise mezunu babalar arasında anlamlı farklılık bulunmuştur. Lise mezunu babaların Ebeveyn Tutum Ölçeği puanları daha yüksek bulunmuştur. Babanın ortaokul mezunu olduğu katılımcıların Ebeveyn Tutum Ölçeği ortalamaları babanın lise mezunu olduğu katılımcılardan daha düşüktür. Araştırmalarımızda yapılan bu tespitler ve literatürdeki bilgiler dil ve konuşma bozukluğu olan çocukların ebeveyn tutumlarıyla doğrudan veya dolaylı olarak ilişkili olduğunu göstermektedir.Öğe Sağlık çalışanlarında duygusal zeka ile tükenmişlik arasındaki ilişkinin incelenmesi(Çağ Üniversitesi, 2021) Aydın, Gizem Nur; Çakmak, SonerBu araştırmanın amacı sağlık çalışanlarında duygusal zeka ve tükenmişlik ilişkisini incelemektir. Araştırmada bir devlet hastanesinde çalışan hekim, hemşire, sağlık memuru, ebe, ve yardımcı sağlık personeli olmak üzere 144 çalışanın duygusal zeka ve tükenmişlik düzeyi incelenmiştir. Sağlık sektöründe hasta ile doğru iletişimin sağlanması oldukça önemlidir. Bu durum sağlık çalışanlarında duygusal zekanın etkinliğini ortaya koymaktadır ve buna ek olarak çalışma şartları da tükenmişlik ile karşılaşma durumlarıyla ilgili bilgi vermektedir. Araştırmada Maslach Tükenmişlik Ölçeği ve Gözden Geçirilmiş Schutte Duygusal Zeka Ölçeği kullanılmıştır. Verilerin analizinde ise; cronbach alpha, Mann Whitney U, Kruskal Wallis testi, korelasyon analizi, frekans testlerinden yararlanılmıştır. Araştırma sonucunda sağlık çalışanlarında duygusal zeka ve tükenmişlik ilişkisinin, demografik değişkenlere göre ve çalışma yıllarına göre farklılık gösterdiği saptanmıştır.