İİBF- İşletme -Bildiri Koleksiyonu
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Güncel Gönderiler
Öğe KIBRIS’TA ERENKÖY SAVUNMASI VE ALINACAK DERSLER(KitapEvi, 2020) CANKUT, AyhanKıbrıs Türkünü yok etmek için 21 Aralık 1963 tarihinden itibaren bağlayan Rum saldırıları neticesinde Kıbrıs adası fiili olarak Rumların hâkimiyetine girmiştir. Türkler ise küçük bölgelere sıkışıp kalmıştır, Rumların kuşatması altında ölüm kalım mücadelesine girişmek zorunda kalmışlardır. Kıbrıs Türklerinin Rum-Yunan ikilisinin Kıbrıs’ı Yunanistan’a ilhak etme (Enosis) emelleri kapsamında giriştikleri saldırıları karşısında, giriştikleri haklarını koruma, en önemlisi hayatta kalma mücadelesinde Erenköy önemli bir yere sahiptir. Kıbrıs Türklerinin Ada genelinde sergilediği onurlu direnişin sembolü olmuştur. Kıbrıs’ta ölüm kalım savaşı verilen bir dönemde, Türkiye’de üniversite eğitimine devam etmekte olan Kıbrıslı öğrencilere eğitimlerini yarıda bırakarak vatan savunmasına gönüllü olarak katılmışlardır. Bu öğrencilerin yanında ingiltere’de bulunan Kıbrısln Türkler de Kıbrıs’a dönerek Erenköy’de yerleşik bulunan mukavemetçilerle birlikte bölgenin savunmasına katılmışlardır. Kıbrıs Türkünün varoluş mücadelesin ve bu mücadele içerisinde önemli bir yere sahip olan Erenköy savunması Türk kamuoyu ve Kıbrıs’taki genç kuşak tarafından yeterince bilinmemektedir. Ayrıca savunmaya katılan Kıbrıslı gençlerin sahip olduğu direniş ruhu, o heyecan günümüzdeki Kıbrıslı genç nesilde gözlenememektedir. Kıbrıs Türklerinin Rum-Yunan ikilisinin Enosis emelleri nedeniyle maruz kaldıkları baskı, şiddet ve saldırıları, zor şartlarda sergilenen mücadelenin kamuoyuna, özellikle de genç nesile tüm çıplaklığıyla anlatılması, yaşananlardan ders alınması aynı acıların bir daha yaşanmaması için gereklidir. Bu düşüncelerle Kıbrıs Türklerinin varoluş mücadelesinde önemli bir yere sahip olan Erenköy savunmasının, o günlere ait yazılış kaynaklar ve gazete haberleri incelenerek aktarılması ve alınabilecek derslerin de ortaya konması hedeflenmiştir.Öğe KULLANIMLAR VE DOYUMLAR TEORİSİ BAĞLAMINDA ÜNİVERSİTE ÖĞRENCİLERİNİN AŞIRI İZLEME (BINGE WATCHING) DAVRANIŞLARININA YÖNELİK BİR ARAŞTIRMA(2022) YALÇINTAŞ, DENİZTeknoloji alanındaki meydana gelen hızlı değişimler sonucu ortaya çıkan yeni eğilimler, internet içeriklerinin gelişmesinde önemli bir rol oynamıştır. Bu doğrultuda geleneksel televizyon izleme alışkanlığı da, internetin ve teknolojinin hızla gelişmesiyle birlikte yerini çevrimiçi televizyon izleme davranışına bırakmıştır. Çevrimiçi televizyon izleme özelliği izleyicilere istedikleri doğrultuda izleme ve içeriklere kolayca erişebilme fırsatı sunmaktadır. Dolayısıyla bu kolaylıklar izleyicilerin bu hizmetleri aşırı kullanmalarına yol açabilmektedir. Çalışmada üniversite öğrencilerinin aşırı izleme davranışlarının altında yatan nedenleri kullanımlar ve doyumlar teorisi kapsamında belirlemek amaçlanmıştır. Bu doğrultuda 150 öğrenciden anket formu aracılığıyla veriler toplanmış olup, ardından 10 öğrenciyle derinlemesine mülakat gerçekleştirilerek aşırı izleme davranışının altında yatan nedenler açıklanmaya çalışılmıştır. Kısmi en küçük kareler yol analizinden (PLS-SEM) yararlanılarak gerçekleştirilen analizler sonucunda, katılımcıların sosyalleşme amacıyla aşırı izleme davranışında bulunduğu görülmüştür. Ayrıca aşırı izleme sonrasındaki yaşadıkları olumlu doyumların, tekrar aşırı izleme davranışında bulunmaları üzerinde etkisi olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Bulguların, üniversite öğrencilerinin genel motivasyonları ve video akışı yapan şirketler için stratejik etkileri üzerinde önemli etkileri vardır.Öğe TÜRKİYE’DE PAZARLAMA ALANINDA YAZILAN DOKTORA TEZLERİNİN BİBLİYOMETRİK İNCELEMES(2022) YALÇINTAŞ, DENİZTeknoloji ile pazarlama anlayışının gelişmesi ve tüketici isteklerinin en uygun şekilde karşılanmasının gerekliliği, pazarlama faaliyetlerine verilen önemi arttırmış, dolayısıyla tüm bunları kapsayacak bir pazarlama araştırması yapılmasına ihtiyaç duyulmuştur. Böylelikle pazarlama araştırmaları hem yöneticiler hem de akademisyenlere kullanabilecekleri araçları sunmaktadır. Bu çalışmada, Yükseköğretim Kurumu Ulusal Tez Merkezi (YÖKTEZ) veri tabanında yayınlanan ilk erişime açık tez yılı olan 1981 ve günümüz 2018 yılları arasında pazarlama alanında yayımlanan erişime açık doktora tezleri, çeşitli parametreler kapsamında değerlendirilmiştir. Bu değerlendirmede esas olarak pazarlama literatüründe ele alınan konu başlıklarının yıllara göre dağılımını ortaya koymak amaçlanmıştır. Ayrıca, alana en çok katkı sağlayan üniversite türleri, tezlerin araştırma metodları, veri türleri de ele alınarak bu bağlamda 227 doktora tezi incelenmiştir. Doktora tez çalışmalarının genel bir profilini ortaya koymak için araştırma yöntemi olarak bibliyometrik teknik kullanılmıştır. Çalışmada, YÖK veri tabanında yer alan doktora tezlerine dair bilgiler yapılan içerik analizi sonucunda frekans ve yüzdesel olarak belirtilmiştir.Öğe ÜNİVERSİTE ÖĞRENCİLERİNİN SPOR AYAKKABI MARKA TERCİHLERİNDE ALGILADIKLARI MARKA DEĞERİNE ETKİ EDEN FAKTÖRLERİN BELİRLENMESİ*(2022) YALÇINTAŞ, DENİZTüketicilerin algıladıkları marka değerini etkileyen birçok faktör bulunmaktadır. Marka değerinin boyutları aracılığıyla tüketicilerin markalara ilişkin algılamaları etkili şekilde değerlendirilmektedir. Çalışmada üniversite öğrencilerinin spor ayakkabısı satın alırken algıladadıkları marka değerine etki eden faktörleri belirlemek amaçlanmıştır. Mersin ilindeki bir vakıf üniversitesinde, kolayda örnekleme yöntemine göre seçilen 336 kişiden veriler toplanmıştır. SPSS paket programı aracılığıyla tanımlayıcı istatistiki analizler, geçerlilik ve güvenilirlik analizleri ve hipotezlerin test edilmesi için regresyon analizleri kullanılmıştır. Gerçekleştirilen analizler sonrası, öğrencilerin %51,8’inin özellikle Nike markalı spor ayakkabısını satın aldıkları; %40’ının satın aldıkları spor ayakkabısını 6-10 yıl arası kullandıkları; %47’sinin ise 2-3 adet aynı markalı spor ayakkabısına sahip oldukları görülmüştür. Ayrıca, öğrencilerin kalite algıları ve marka farkındalıkları üzerinde mağaza görüntüsü ve fiyat indirimlerinin anlamlı bir etkisinin olduğu tespit edilmiştir. Reklam harcamalarının algılanan kalite ve marka farkındalığı üzerinde etkisinin olmadığı ancak, marka sadakati üzerinde ise etkisinin olduğu görülmüştür. Marka değeri üzerinde anlamlı etkisi olan tek boyutun ise marka sadakati olduğu sonucuna ulaşılmıştır.Öğe PAYLAŞIMLI ELEKTRİKLİ SCOOTER (E-SCOOTER) KULLANIMI ÜZERİNE PİLOT BİR ÇALIŞMA(2022) YALÇINTAŞ, DENİZSürdürülebilir kalkınmada önemli bir unsur olan akıllı hareketlilik yaklaşımı Dünya’da birçok kentte uygulanmakta ve giderek hız kazanmaktadır. Akıllı hareketlilik kapsamında kullanımı giderek artan paylaşımlı elektrikli e-scooter, kentsel ulaşım için önemli bir mikromobilite şekli olarak ortaya çıkmıştır. Bu ulaşım şekli hem trafik yoğunluğunu azaltması hem de çevre dostu olması bakımından ülkeler ve şehirler için yararlı çözümler sunmaktadır. Bu çalışmanın amacı e-scooter kullanan ve kullanmayanların algılarını ve profillerini ortaya koymak, e-scooter kullanımı önündeki engelleri belirlemektir. 188 kişiden anket ile veriler toplanmış olup katılımcıların çoğunun e-scooter kullandığı, eğlence amacıyla kullandığı ve kullanırken psikolojik fayda duyduğu görülmüştür. Ayrıca e-scooterların kullanımının iyileştirilmesinde bisiklet yolu ve şeritlerin uygulanması gerektiği, e scooterların kaldırımlarda sürülmesinin yayaları engellediği ve savunmasız kişiler için tehlike oluşturduğu görülmüş olup en etkili yaptırımın para cezası uygulanması olduğu ortaya konmuştur.Öğe Google’ın Kendi Anlatımından Çağdaş Yönetim Yaklaşımındaki Yeri(2017) YALÇINTAŞ, DENİZGiriş: Günümüzde teknolojideki ilerleme ve gelişmelerin küresel çapta meydana gelmesi ile bilgi odaklı ürünler ve hizmetler artarak ön plana çıkmakta, bilgi temelli ekonomiler ve ağlar yaygınlaşmaktadır. Hızla değişen ve gelişen bu teknoloji dünyasına kolayca adapte olarak yıllarca ayakta kalabilmeyi başarmış bir şirket olan Google’ın bu başarısının sırrı da merak uyandırmaktadır. Basit bir arama motoru iken, teknoloji devine giden bu süreçte neler yaptıkları, hangi sorunlarla karşılaştıkları, nasıl üstesinden geldikleri merak edilen bir konu olmuştur. Amaç: Bu çalışmada Google’ın kurucuları Schmidt ve Rosenberg’in dilinden, kendi deneyim ve tavsiyelerini aktardıkları“Google Nasıl Yönetiliyor”isimli kitap incelenerek, Google’ın yönetim anlayışı çerçevesinde çağdaş yönetim literatürüne farklı bir bakış açısı sunulmak istenmektedir. Yöntem: Google Nasıl Yönetiliyor?» adlı kitap, içerik yönünden yönetimsel konular açısından analiz edilmiş, belirlenen yönetsel bağlam dahilinde yapılan öznel tespitimize uygun olarak, Google‘ın Kendi Anlatımı Çağdaş Yönetim Literatüründe yer alan görüşlerle açıklanmış/desteklenmiştirÖğe Olumsuz Elektronik Ağızdan Ağıza Pazarlama İletişimine Etki Eden Faktörlerin Belirlenmesi: Z kuşağı Örneklemi(2019) YALÇINTAŞ, DENİZ; YALÇINTAŞ, DENİZÇalışmada Z kuşağı (1995 yılı ve sonrası doğan) tüketicilerinin olumsuz elektronik ağızdan ağıza pazarlama iletişimine etki eden faktörlerin ortaya çıkarılması amaçlanmıştır. Bu amaç doğrultusunda, 318 Z kuşağı tüketicisi ile yüzyüze anket formları aracılığıyla toplanan veriler SPSS 24 istatistik paket programı ile analiz edilmiştir. Verilerin analizinde tanımlayıcı istatistiki analizler, geçerlilik ve güvenilirlik analizleri ve çoklu doğrusal regresyon analizlerinden yararlanılmıştır. Yapılan faktör analizi sonucu olumsuz elektronik ağızdan ağıza pazarlama iletişimine etki eden beş boyut ortaya çıkmış olup, bu boyutlar teknolojik beceri ve sosyal medya, aile ve akran etkisi, elektronik ağızdan ağıza pazarlama deneyimi ve elektronik posta iletişimi başlıklarıyla literatüre dayalı olarak adlandırılmıştır. Çalışmanın bulgularında tüketicilerin, olumsuz elektronik ağızdan ağıza pazarlama yapma iletişimine etki eden faktörler teknolojik beceri ve sosyal medya, elektronik ağızdan ağıza pazarlama deneyimi ile elektronik posta iletişimi tercihi iken, aile ve akran etkisinin olumsuz elektronik ağıza ağıza pazarlamaya etkisinin olmadığı ortaya çıkmıştırÖğe Uşak ve Havalisinde Milli Egemenlik Düşüncesinin Yansıması ve Kurtuluş Mücadelesi(2022) CANKUT , AYHANÖzet: Yunanistan’ın İzmir’e asker çıkartarak işgal harekâtını Manisa ve Aydın’a kadar genişletmesi ve bu esnada yapmış olduğu zulüm ve baskılar neticesinde Türk halkında milli direniş ruhu uyanmaya başlamıştır. Atatürk’ün Samsun’a çıkmasını müteakip Havza’da harekete geçirdiği direniş ruhu ve Amasya’da ilan ettiği; “Milletin bağımsızlığını yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır” ilkesi halktaki direniş ruhunun daha da güçlü bir şekilde ortaya konmasında büyük etken olmuştur. Erzurum ve Sivas Kongreleri kararları arasında yer alan; “Kuva-yı Milliye’yi tek kuvvet olarak tanımak ve milli iradeyi hâkim kılmak esastır” ifadesi de milletin kendi alın yazısına, kendi gücüne dayanarak hâkim olacağını güçlü bir şekilde ilan etmiştir. Bu esnada Ege Bölgesi’nde, düzenlenen kongreler vasıtasıyla halkın iradesine dayanan örgütlenmeler yapılarak, güçlü bir şekilde mücadele sergilenmiştir. Halk tarafından düşman işgaline karşı kurulan silahlı örgütlerin ortak adı Kuvayı Milliye olmuştur. Uşak da milli direniş ruhunun güçlü bir şekilde ortaya çıktığı şehirlerden biri olmuştur. Çalışmamızın amacı, konuya ilişkin yazılı kaynaklar ve gazete haberleri incelenerek, milli egemenlik düşüncesinin doğal sonucu olarak halkta vücut bulan direniş ruhunun yansıması Kuvayı Milliye teşkilatları vasıtasıyla Uşak ve havalisinde ne gibi mücadeleler sergilendiğini ortaya koyarak gelecek nesillere bu duygu ve düşüncelerin aktarılmasıdır.Öğe KIBRIS’IN STRATEJİK KONUMUNUN TÜRKİYE’NİN GÜVENLİĞİ VE EKONOMİK ÇIKARLARI ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ(2022) CANKUT , AYHANÖZ: Doğu Akdeniz’in en büyük, adası olan Kıbrıs, sahip olduğu ve Ada’ya adını veren bakır madeni zenginliği ve jeopolitik konumu nedeniyle tarih boyunca güç çekişmelerinin odağında yer almıştır. Anadolu, Ortadoğu ve Mısır bölgelerine etki edebilecek konumda olması Ada’yı askeri ve ekonomik açıdan önemli kılmıştır. Kıbrıs’ın stratejik önemi sebebiyle İngiltere, ABD ve AB tüm politikalarını bölgede stratejik üstünlük kurmaya yönelik yürütmekte ve Rumlardan yana tarafgir tutum sergilemektedir. Anadolu kıyılarına 70 km mesafede olan Kıbrıs Adası’nın hasım bir devletin hakimiyetine geçmesi Türkiye’n in güvenliği açısından büyük bir tehdit oluşturacağı açıktır. Bu nedenle Türkiye’ye karşı açık açık düşmanca tutum sergileyen Yunanistan’ın hakimiyetine geçmesi kabul edilemeyecek bir durumdur. Yunanistan ilk kurulduğu yıllardan başlayarak Büyük Yunanistan hayali Megali İdea kapsamında adanın Yunanistan’la birleşmesi anlamına gelen Enosis hedefine ulaşmaya gayret etmekte, Kıbrıs Rumları da bu doğrultuda hareket etmektedir. Rum-Yunan ikilisinin Enosis hedeflerinden vaz geçmemesi ve Kıbrıs Türklerinin haklarını tanımak istememeleri yüzünden Kıbrıs meselesi hala çözüme kavuşturulamamıştır. Kıbrıs Adası’nın çevresinde hidrokarbon enerji kaynakların keşfedilmesi bölgenin önemini ekonomik açıdan artırmıştır. Bu çalışmamızın amacı, Türkiye’nin güvenliği ve ekonomik çıkarlarının korunabilmesi için Kıbrıs’ta kalıcı ve Türklerin haklarını koruyacak adil bir çözümün sağlanması gerektiğinin, bunun da ancak KKTC’nin bağımsızlığının uluslararası alanda tanınması ile mümkün olacağının ortaya konmasıdır.Öğe Tüketicilerin işbirlikçi tüketim çerçevesinde paylaşım niyetlerini etkileyen motivasyonların belirlenmesi üzerine bir araştırma(2020) Yalçıntaş, Deniz; Doğrul, Ümit; Özeltürkay, Eda YaşaModern bilgi teknolojisinin gelişmesi ve kıt kaynakların farkındalığı, gittikçe artan gelişmiş çözümlere, mobil araçlara sınırsız erişime ve tüketici davranışlarında değişikliklere neden olmaktadır. Tüketici ve üreticiler arasındaki sınırların kaybolmasıyla birlikte işbirliğine ve paylaşıma dönüştürülen geleneksel tüketim modelinde değişiklikler gözlenmiş ve yeni bir paylaşım olgusu ortaya çıkmıştır. Bu çalışmanın amacı son zamanlarda gelişmiş ekonomiler başta olmak üzere artan bir tüketim eğilimi olarak işbirlikçi (ortak) tüketim yapma niyetini etkileyen faktörlerin tespit edilmesidir. Bu doğrultuda, oluşturulan anketler 187 kişiye uygulanmış ve araştırma kapsamında geliştirilen hipotezler, kısmi en küçük kareler yapısal eşitlik modellemesi (PLS-SEM) ile test edilmiştir. Analizler sonuçlarına göre sadece materyalizmin parasal motivasyonu olumlu yönde etkilediği tespit edilmiştir. Ahlaki motivasyonu etkileyen faktörlerin ise gönüllülük ve girişkenliktir. Materyalizm, gönüllülük ve girişkenliğin sosyal motivasyon üzerine etkisi olduğu da saptanmıştır. Her üç motivasyon faktörü işbirlikçi tüketime yönelik tutumu olumlu yönde etkilemektedir. Ayrıca tutumun ise paylaşma niyetine olumlu etkisi olduğu belirlenmiştir.Öğe Türkiye’nin yeni jeopolitiğinin çevresi the new geopolitical environment of turkey(2013) Koç, Murat; Çiftçi, HakkıThe World Political Atlas has been reorganized, the direction of this reorganization is determined by shared sovereignty reflexes, and is applied through strategic decisions. Metropolitan and hinterland borders form the backbone of the newly formed world political atlas Various western- (or the US) origin approaches such as “Neo Liberal Colonialism” , The Clashes of Civilizations”, “The End of History”, and Eurasian Sovereignty”, introduced as the application components of the framework of sovereignty, attract particular attention as the primary sources of the newly formed political atlas . Within the embracing scope of the concept of globalization, “The new World Order” formed through a new political atmosphere with such concepts and claims as “postmodernism”, neo-liberalism”, “the end of history”, and “the cashes of civilizations” can neither maintain its validity nor is wholly embracing in its attempt to perceive the political future of the world . Instead of establishing a comprehensive reconciliatory platform, all of these concepts and claims reflect enormous controversy due to their characteristics leading to constant arguments and, therefore, result in new conflicts, new political actors, new relations of power, and new searches for sovereignty. New “geopolitical gaps” constitute the focus of sovereignty and power relations of the new process.Öğe İş yaşamında yöneticiler ve anksiyete üzerine bir araştırma(2018) Koç, Murat; Bir, Yonca; Aydın, Uğur AkınYapılan çalışmalar günümüz iş yaşamında ve günlük yaşamda anksiyeteye neden olabilecek birçok faktör bulunmaktadır. Bu araştırmalarda da görüldüğü üzere son yıllarda bireylerde anksiyete bozukluğu görülme oranı giderek artmaktadır. İş yaşamı birçok stres kaynağını barındıran bir ortamdır, bu bağlamda çalışanların iş yaşamında olumsuz yönde etkilendiğinden dolayı, kaygı seviyelerinin arttığı ve yaşanılan bu durumun da çalışma işleyişini ve iş barışını olumsuz yönde etkilediği düşünülmektedir. Özellikle anskiyete bozukluğuna sahip yöneticiler destek almazlarsa zamanla kurum için olumsuz işleyişin nedenlerinden biri haline gelebilmektedirler. Bireye yüklenen görev ve sorumluluklar, aynı zamanda bireylerin sosyal hayatlarında yaşadığı problemlerin, kaygıya neden olarak iş ve sosyal yaşam kalitelerinde bozulmalara sebep olduğu söylenebilmektedir. Bu bozulmalar sonucunda kişinin yaşam kalitesinde düşüşler meydana gelmektedir. Farklı düzeydeki yöneticilerin anksiyete bozukluğu düzeyinin demografik özelliklere bağlı olarak da değişmekte olduğu düşünülmektedirÖğe İş ve yaşam tatmini arasındaki ilişki ye etki eden demografik değişkenler üzeri ne araştırma (bir uluslararası firma uygulaması)(2018) Koç, Murat; Bir, YoncaEnsuring the work-life balance of employees is too important for organizations. Work-life balance which is the same meaning the level of job and life satisfaction of individiuals has to be provided by organizations to get productive workforce. Work and life can not be thought as independent fields; thus, satisfaction or dissatisfaction in one from these two fields affects the other. That’s why this research was conducted to determine satisfaction in the work context, whether the quality of life, defined as a cognitive process, varies according to demographic characteristics and whether there is relationship between two types of satisfaction in the quality-of-life inventory. The study was 194 employees who are working in five different departments in Istanbul. A 2-scales questionnaire consisting of 3 sections and 34 items was administered. Because of mising values, 166 employees’ datas were used to be analyzed. Frequency and percentage distribution was used for demographic variables; moreover, t-test and one-way Anova test was used for testing hypotheses with IBM SPSS Statistics 20.00. Tukey and Tamhane test was used to evaluate variances; besides, Pearson correlation was made use for determining the relationship between two variables. Datas were analyzed through total scores obtained from the scales. As a result of the analyzes, there was statistically significant difference between income level, house working time, work position, maritial status, age, departmant variables and job satisfaction. However, there was no statistically significant difference between gender, educational level, number of the child and job satisfaction. As another results, there was statistically significant difference between income level, house working time, maritial status, departmant variables and life satisfaction.Öğe World investments, global terrorism and the new perception of politic risk(2014) Koç, Murat; Çiftçi, HakkıBased on economic power struggle, the economic strength began to take the place of military power and economic security has been considered as important as military security in this new world order. Multinational companies and their feasibility studies constitute the agenda of politic risks before entering these markets. Political risk faced by firms can be defined as “the risk of a strategic, financial, or personnel loss for a firm because of such nonmarket factors as macroeconomic and social policies, or events related to political instability”. However, terrorism should be considered as a multiplier effect on some of the components mentioned above. Terrorism itself and these strict measures directly affect investments. In 2012, FDI (Foreign Direct Investment) flows into the Middle East and North Africa have been adversely affected by political risk over the past couple of years. Investor perceptions of political risks in the region remain elevated across a range of risks. The Arab Spring countries have fared worse than other developing countries in the region. The risk perception of civil disturbance and political violence, but also breach of contract, is especially prominent in Arab Spring countries. In other words, global terrorism has created a negative multiplier effect in the region. In this context, Multiplier effect can be summarized as an effect on a target, situation or event which exceed its creating strength than expected. Considering this impact, MNC’s SWOT analysis and investment analysis must signify a redefinition in a wide range by the means of political risk perceptions.Öğe X ve Y Kuşaklarının çatışma yönetimi stratejilerinin incelenmesi üzerine lojistik sektöründe bir çalışma(2018) Koç, Murat; Bir, Yonca; Şener, ŞenayBireyler veya gruplar arasında çıkan çatışmaların yönetilmesinin uygun çatışma yönetimi stratejisinin uygulanmasına bağlı olduğu belirtilmektedir. Günümüzde X ve Y Kuşaklarının aynı örgüt içinde ve aynı birimlerde çalıştığı, kuşakların çalışma tarzları ile işe yönelik tutum ve değerlerindeki farklılıkların bulunması nedeniyle, bu çalışmada X ve Y Kuşağı çalışanlarının çatışma yönetim stratejilerinde farklılık olup olmadığı incelenmiştir. Elde edilen bilgiler ışığında kuşakların psikolojik koşullarını geliştirmek, örgütlerin farklı kuşaklarla bir arada daha verimli ve etkin çalışabilmelerine farklı bir bakış açısı kazandırmak ve örgüt psikolojisine katkı sağlamak amaçlanmıştır. Araştırma; Mersin ilinde büyük ölçekli kurumsal yapıdaki bir firmanın lojistik sektöründe faaliyet gösteren X ve Y kuşağı çalışanları üzerinde yapılmıştır. Kolayda örneklem yöntemi kullanılarak 156 çalışan ile gerçekleştirilen araştırmada veri toplama aracı olarak 2 bölüm ve 33 sorudan oluşan bir anket kullanılmıştır. Çatışma yönetim stratejilerinin işbirliği, uzlaşma, uyma, kaçınma ve hükmetme olarak beş alt boyutu ele alınmış olup IBM SPSS Statistics 20.00 ile yapılan analizler sonucunda X ve Y kuşağı çalışanlarının çatışma yönetimi stratejilerinin uyma ve kaçınma alt boyutlarında farklılaşma gösterdiği görülmüş, Y kuşağı çalışanlarının uyma ve kaçınma alt boyutu puan ortalamalarının X kuşağı çalışanlarına göre daha yüksek olduğu tespit edilmiştir. X ve Y kuşağı çalışanlarının çatışma yönetimi stratejilerinin işbirliği, uzlaşma ve hükmetme boyutlarında ise farklılaşma bulunmamıştır.Öğe Kamu kurumlarındaki okul yöneticilerinin stratejik liderlik davranışlarının incelenmesi(2019) Koç, Murat; Bir, Yonca; Demiraslan, Emrullahİşletmelerin belirlenen hedeflerine ulaşabilmesinde, stratejik liderler, çalışanlarının duygu, düşünce ve davranışlarını etkileyebilme gücüne sahip olması bakımından oldukça önemlidirler. Bir işletmenin yaşamında daha çok sürdürülebilir rekabet üstünlüğüne önem veren stratejik liderler astlarıyla olan ilişkileri doğrultusunda çeşitli davranışlar göstermektedir. Stratejik liderlik ile ilgili yapılan çalışmalar çoğunlukla iş dünyası çerçevesinde tasarlanmış; çeşitli sektörlere nitelikli insan kaynağını hazırlayan kurumlarda stratejik liderlik üzerine az sayıda araştırmaya rastlanmıştır. Bu çalışmada okul yöneticilerinin stratejik liderlik davranışları (yönetsel, etik, politik, dönüşümcü ve ilişkisel), Kamu liselerinde görev yapan öğretmenlerin ankete verdikleri cevaplar doğrultusunda belirlenmiştir. Ayrıca öğretmenlerin okul yöneticilerinin stratejik liderlik davranışlarını değerlendirmesinde demografik özelliklerinin etkisinin olup olmadığına bakılmıştır. Araştırma sonuçlarına göre, okul yöneticilerinin en fazla yönetsel liderlik davranışını sergiledikleri tespit edilmiş; öğretmenlerin yaşlarının okul yöneticilerinin dönüşümcü, politik ve ilişkisel davranışlarını değerlendirmelerinde, çalışma sürelerinin ise sadece yönetsel liderlik davranışlarını değerlendirmelerinde etkili olduğu sonuçlarına ulaşılmıştır. Öğretmenlerin okul yöneticilerinin liderlik davranışlarını değerlendirmesinde cinsiyet, yaşadığı yer ve eğitim düzeylerinin etkisinin olmadığı görülmüştür.Öğe Bir pozitif psikoloji kavramı olarak yaşam tatminine etki eden baskın demografik faktörlerin incelenmesi(2019) Koç, Murat; Bir, YoncaYetişkinlerle yapılan yaşam tatmini araştırmaları, yaşam tatmininin birçok mesleki, sağlık ve kişisel alanlardaki yaşam sonuçlarının önemli bir belirleyicisi olduğunu ortaya koymaktadır. Dolayısıyla bireylerin yaşamlarındaki tatmin veya tatminsizliklerinin mesleki ya da diğer bir ifadeyle iş alanlarına yansımasının kaçınılmaz olduğunu söylemek mümkündür. Bu kapsamda özellikle işgören bireylerin yaşam tatminlerini etkileyen faktörlerin belirlenmesi önem arz etmektedir. Bu çalışmanın amacı işgörenlerin yaşam tatminlerine etki eden demografik faktörlerin belirlenmesi ve baskın faktörün ortaya konulmasıdır. Bu bağlamda, bağımsız bir denetim firmasında çalışan 166 işgörenden toplanan anket formu SPSS 25.0 aracılığıyla analiz edilmiştir. Yapılan analizler sonucunda, işgörenlerin yaşam tatminlerinin aylık gelir düzeyi, çalışma süresi, medeni durum ve departman değişkenlerine göre anlamlı farklılık gösterdiği tespit edilmiştirÖğe Ar-Ge Harcamalarının ekonomik büyüme üzerindeki etkisi: G8 ülkeleri için bir panel veri analizi(yaşar üniversitesi, 2019) Oguz, SuzanGünümüzde teknolojik yenilik ve gelişmeler, ekonomik olarak büyümek ve rekabet gücü kazanmak için önem teşkil etmektedir. Bu yenilik ve gelişmeler Araştırma Geliştirme çalışmaları ile mümkün olmaktadır. Bu çalışmanın amacı, 1997-2017 dönemi yıllık verileri ile G8 ülkeleri (Almanya, Amerika Birleşik Devletleri, Birleşik Krallık, Fransa, İtalya, Japonya, Kanada, Rusya) için, Ar-Ge harcamalarının ekonomik büyüme üzerindeki etkisini, panel veri analizi yöntemi ile tespit etmektir. Analiz için kurulan modele, bağımlı değişken olarak ekonomik büyümeyi temsil etmek üzere kişi başı GSYİH, bağımsız değişken olarak Ar-Ge harcamalarının GSYİH’ya oranı ve kontrol değişken olarak reel efektif döviz kuru eklenmiştir. Öncelikle, değişkenler arasındaki ilişkiyi ölçmek amacıyla korelasyon analizi yapılmıştır. Yapılan analiz; bağımlı değişken ile diğer değişkenler arasında pozitif bir ilişki olduğunu göstermiştir. Korelasyon analizinin ardından değişkenler arasında çoklu doğrusal bağlantı sorunun mevcut olup olmadığını tespit etmek amacıyla VIF testi yapılmıştır. VIF testi sonucu, modelde çoklu doğrusal bağlantı sorunun olmadığını görülmüştür. Panel regresyon analizi öncesi Klasik Model, Sabit Etkiler Modeli ve Tesadüfi Etkiler Modeli arasında şeçim yapmak için Breusch Pegan ve Hausman testi uygulanmıştır. Yapılan bu testler, çalışma için Tesadüfi Etkiler Modelinin kullanılması gerektiğini göstermiştir. Daha sonra ise yatay kesitsel bağımlılık, otokorelasyon ve değişen varyans problemlerinin sınaması yapılmış ve bu problemlerin mevcut olduğu tespit edilmiştir. Yapılan tüm testler, bu çalışma için mevcut problemlere karşı dirençli bir yöntem olan “Arellano, Froot ve Rogers Tahmincisi” yönteminin kullanılması gerektiğini göstermiştir. Analiz neticesinde istatistikler, G8 ülkeleri için Ar-Ge harcamaları ve ekonomik büyüme arasında pozitif ve anlamlı bir ilişki olduğunu göstermektedir. Ar-Ge harcamalarında meydana gelen 1 birimlik artışın ekonomik büyüme üzerinde %0.36, reel efektif döviz kurunda meydana gelen 1 birimlik artışın ise ekonomik büyüme üzerinde %0.56 artış meydana getirdiği tespit edilmiştir. Modelin bağımsız değişkenlerinin bağımlı değişkeni açıklama gücünü temsil eden R-kare değeri’nin ise %46.9 olduğu görülmüştür.Öğe Finansallaşma sürecinde Türk bankacılık sektörü kredi göstergelerindeki gelişmeler(UBAK ULUSLARARASI BİLİMLER AKADEMİSİ, 2019) Kandemir, Şenol; Kandemir, CanolTürk Bankacılık Sistemi mevduat bankacılığı ağırlıklı olarak faaliyet göstermektedir. Sektör, esas olarak mevduat yükümlülüğü yaratmakta, varlık tarafında ise, kredi ve menkul değer varlıkların ağırlıkta olduğu gözlenmektedir. Başlıca finansal varlık kredidir. Kredi portföyünün aktifler içindeki büyüklüğü önemini korumakla birlikte, yıllık artış hızı genellikle azalma göstermektedir. Yıllık artış hızı, 1990’ların sonunda % 60’lar seviyesindeyken, günümüzde % 20’ lere kadar düşmüştür. Bu durum, uygulanan ekonomi politikası ile yakın ilişkili olmakla birlikte esas olarak özel kesimin kredilere olan bağımlılığındaki azalma olarak da görülebilmektedir. Krediler içinde, işletme kredilerinin payı tüketici kredileri ve kredi kartlarının altında seyretmiştir. 1980’ lerin başındaki değişimden sonra hızla önemini kaybeden tarım sektörünün, kredilerden aldığı pay da ivmesini arttırarak düşmüştür. Sanayi sektörünün kredilerden aldığı pay da sürekli olarak azalma göstermektedir. Bu durum, bankacılık kesiminin giderek sanayi kesiminden uzaklaştığını, sanayi sektörünün gereksinim duyduğu kaynağı bulabilmek için alternatif finansman yollarına gittiğini göstermektedir. Türk Finans Sisteminde yaşanan finansallaşma özelinde de, kredilerin sektörel dağılımda en dikkat çeken gelişme bireysel krediler ve kredi kartlarında görülmektedir. Tüketici kredileri içinde konut kredilerinin aldığı pay çok yüksektir (Yaklaşık % 40). Bu durum inşaat sektörünün/konutun, Türkiye'de yaşanan finansallaşma sürecinin en önemli kanallarından biri olduğunu göstermektedir. Diğer bir deyişle konut, finansallaşma döneminde, Türkiye'de hane halklarının borçlanmasının en önemli mecralarından biri olmuştur. Finansallaşma döneminde bireysel bankacılığın ön plana geçmesinin bir diğer önemli göstergesi kredi kartlarıdır. Kredi kartları da tüketici kredileri gibi tüketici harcamalarının artışını sağlayan bir başka önemli unsur olmuştur. Türkiye Bankalar Birliği verileri bu alandaki büyümenin aşırı boyutta olduğunu göstermektedir. Hanehalklarının bu yolla finans sektörüne yapılan gelir aktarımları çok yüksek boyuttadır.Öğe Amending the trips agreement: hegemonic struggle of social forces(2013) Balkan Şahin, SevgiWith the Doha Ministerial Declaration on the TRIPs Agreement and Public Health adopted in November 2001, the Agreement on Trade-Related Aspects of Intellectual Property Rights (TRIPS) was amended to facilitate trade in generic versions of patented medicines. Based on a neo-Gramscian theoretical framework, this paper examines this change in the key provisions of the TRIPS Agreement, which became more socially responsive to health concerns of developing countries. Using the qualitative instruments of discourse analysis and examining hegemonic struggle of opposing social forces, this paper attributes this outcome to the strategy of trasformismo used by market-oriented social forces to legitimize the policies of the WTO and prevent popular political mobilization against the market-driven TRIPS Agreement. It argues that non-governmental organizations (NGOs) such as Medecins Sans Frontieres worked as a counter-hegemonic force that effectively campaigned for facilitating the legal access of least developed countries to generic drugs. However, flexibilities introduced by the Doha Declaration can be seen more as a strategy of trasformismo used by market-oriented social forces to absorb counter-hegemonic ideas than the counter-hegemonic groups, successful incorporation of the right to protect public health into the TRIPS Agreement.