Michel Foucault’nun ahlâk anlayışı
Abstract
Foucault’un ahlak anlayışı gençliğinde Fransa’da hakim olan politik ve entelektüel yapıyla yakından ilintilidir. Foucault’nun çalışmaları genel olarak düşünme tarihi olarak değerlendirilebilir. Foucault çağdaş kültürün temelini oluşturan ussallığın tarihsel temelleri karşısında günümüzde nasıl bir konumda olduğumuzu incelemeyi hedefler. Böylece Foucault Avrupa kültürünün düşünsel, ekonomik, siyasal bir tarihini kapsayacak şekilde modern felsefenin eleştirisini yapar. Foucault’ un eleştirel tarihsel çözümlemesinin özünü Descartes’dan beri felsefeye hakim olan kurucu özne fikrinin reddedilmesi oluşturur. Foucault’nun çalışması Aydınlanmanın, insani değer ve hakların evrensel ilkelerinin ve akla inancının yalın bir reddi olarak duran Nietzsche’nin çalışmasına dayanır. Foucault da kendisini Nietzsche’ci bir düşünür olarak kabul eder ve Nietzsche’nin genealojik (soya ait) yöntemini, güç anlayışını ve onun etik yaşamın kendiliğin bir estetiği ile ilgili olduğuna dair görüşlerini benimser. Nietzsche’de Foucault’nun öznellik anlayışının ve onun dille olan ilişkisinin kaynaklarını buluruz. Foucault herkes için geçerli olabilecek kuralcı (normatif) bir etik geliştirmekten ziyade, kendi kişisel özgürlük ve düşünce gelişiminden kaynaklanan kendine özgü bir tarz geliştirmek peşindedir. Foucault için etik kendiliğin kendisiyle ilişkinin incelenmesidir. Foucault, etiği ahlaksallığın kendiliğin kendisi ile ilişkisini konu edinen kısmı olarak kabul eder. Foucault, ahlak anlayışında ahlak yasasını, yani ahlak felsefesini ne de bireylerin gerçek davranışının önemini inkar etmemiştir. Ancak Foucault’nun önemle vurguladığı husus eylemlerinin ahlaksal öznesi olarak bireyin kendi kendisini kurma, yani kendiliğini geliştirme tarzıdır. Bu bağlamda, Foucault’nun ahlak anlayışı kendilik teknolojileri ve iktidar güçleri arasındaki ilişkinin çözümlenmesi üzerine dayanır. Foucault’s conception of ethics is closely related to the political and intellectual structure, dominant in France in his youth. Foucault’s work can be regarded in general as a history of thought. Foucault aims at investigating our position today in the face of the historical foundations of contemporary culture. Hence, Foucault criticizes modern philosophy as well as the intellectual economical and political history of European culture. In the essence of Foucault’s criticism lies the denial of the idea of the constitutive subject, which has dominated the philosophy since Descartes. Foucault’s work is based on Nietzsche’s work which stands simply as a denial of Enlightment’s belief in the reason and in universal principles of humanistic values and rights. Foucault also, regards himself as a follower of Nietzsche and accepts his genealogical method, his conception of power and his views that ethical life is related with the aesthetics of self. We found, in Nietzsche, the foundations of Foucault’s subjectivity and its relation with language. Foucault, instead of developing a normative ethics, which could be true for anyone, is after developing a specific style which stems from individual freedom and intellectual development. For Foucault, ethics is investigating the relationship of the self with itself. Foucault regards ethics as a part of morality, which has the relationship of the self with itself as a subject matter. Foucault, in his conception of ethics does not deny the law of morality, that is, philosophy of morality, nor he denies the importance of the actual behavior of individuals. What Foucault particularly emphasizes is the style of self constituting of the individual as an ethical subject of his/her own actions, that is the style of developing his/her self. In this context, Foucault’s conception of ethics is based on the analysis of the relationship between self technologies and power forces.
Source
Beytulhikme An International Journal of PhilosophyVolume
1Issue
2Collections
- Makale Koleksiyonu [26]