dc.contributor.advisor | Özdemir, Burhan | |
dc.contributor.author | Alan, Murat | |
dc.date.accessioned | 2019-07-08T13:03:14Z | |
dc.date.available | 2019-07-08T13:03:14Z | |
dc.date.issued | 2009 | en_US |
dc.date.submitted | 2009 | |
dc.identifier.uri | https://hdl.handle.net/20.500.12507/196 | |
dc.description | Anahtar kelimeleri bulunmamaktadır. | en_US |
dc.description.abstract | Avrupa Birliği enerji piyasalarında ki gelişmeler ülkemizi de dolaylı olarak etkileyeceğinden önemle takip edilmesi gerekmektedir. Özellikle akaryakıt sektöründe meydana gelen rekabet ve onun doğal yansıması olan fiyat ilişkisi önem arz etmektedir. Ancak akaryakıt sektöründe rekabetin oluşmasında ki en büyük engel ise Avrupa Birliği ülkelerinde olduğu gibi ülkemizde de sınırlı ayni hak olan intifa hakkıdır. İntifa hakkının en yaygın kullanım alanı akaryakıt sektörüdür. Sektörde bayilik faaliyeti genellikle taşınmazların sahipleri tarafından akaryakıt dağıtım şirketlerine verilen uzun süreli intifa hakları ve buna paralel olarak dağıtıcı ile bayi arasında akdedilen sözleşmelerle özellikle de kira sözleşmeleri vasıtasıyla yürütülmektedir. Akaryakıt dağıtım şirketleri, bayileri ile gerçekleştireceği ticari ilişkilerin güvencesi olarak onlarla öncelikli olarak sözleşme yapmakta, satmış olduğu ürünlerin karşılığı olarak kambiyo senetleri almakta bu senetlerin karşılığının bulunmaması ihtimaline binaen banka teminat mektubu almakta ve çoğu zaman akaryakıt istasyonunun kurulu bulunduğu taşınmaz üzerinde kendi lehine intifa hakkı tesis edilmesini talep etmektedir. Akaryakıt istasyonun yapılması, çalışır hale getirilmesi oldukça pahalı bir yatırımdır. Çünkü arazinin bedeli, yapım maliyeti, güvenli teknik donanım ve teknolojik altyapıların sağlanması, yasal gerekliliklerin yerine getirilmesi zorunludur. Bunların da sağlanması oldukça maliyetlidir. Genellikle bayilerin finanssal gücünün bu yatırım için yeterli olmaması nedeniyle, istasyona ilişkin yatırım akaryakıt dağıtım şirketleri tarafından yapılmaktadır. Dağıtım şirketleri yaptıkları bu yatırımları geri alabilmek için yatırım yapılan istasyonda kendi şirketlerinin ürünlerinin belli bir süre satılmasını talep etmek zorundadırlar. Bu nedenledir ki dağıtım firması intifa hakkı ya da tapuya şerh edilmiş haklar sayesinde kendisini garanti altına alma yolunu kullanacaktır. Bu nedenledir ki dağıtım şirketleri uzun vadeli satış ve yatırım planlaması yaparken ve satış stratejisi oluştururken söz konusu sınırlı ayni haklardan faydalanacak ve riski en aza indirme yolunu seçecektir. Bu hayatın olağan akışı gereği ve olması gereken durumdur. Ancak bu durum başkaca sorunların da doğmasına neden olmaktadır; Rekabet Kurulu tarafından dikey anlaşmalara ilişkin olarak yapılan muafiyet düzenlemeleriyle, akaryakıt sektörü bakımından da bayilik sözleşmeleri beş yıla indirilmiş olup, bu kez intifa sözleşmeleri hakkında da kurul tarafından bir değerlendirme yapılması bayiler tarafından talep edilmektedir. Bu talepler doğrultusunda Rekabet Kurumu 05.03.2009 tarihli kararında akaryakıt sektöründe intifa hakkı sözleşmelerinin muafiyetten yararlanma süresini en fazla beş yıl olarak belirlemiştir. Avrupa Birliği ülkelerinde akaryakıt sektöründe ki intifa-rekabet ilişkisine en güzel örnek AB Komisyonu'nun bu konuya yaklaşımını belirleyen İspanya menşeli petrol şirketi REPSOL'a ilişkin kararıdır. Avrupa Komisyonu, REPSOL'ün akaryakıt bayileri ile yaptığı ve uzun süreli rekabet yasağı içeren anlaşmaların, Roma Antlaşması'nın 81. maddesi çerçevesinde sorunlar teşkil edebileceği sonucuna ulaşmıştır. Avrupa Komisyon'u REPSOL' ün taahhütlerini yeterli bulmuştur. Bu bağlamda REPSOL uzun süreli tedarik anlaşmaları yaptığı istasyonlara, bu anlaşmaları sona erdirebilmeleri için finansal olarak makul bir öneride bulunacak uzun süreli münhasır anlaşmalar yapmaktan kaçınacaktır. Avrupa Komisyonu'nun REPSOL kararından hareket edilerek REPSOL kararından kıyasen sonuçlar çıkarmak mümkün gözükmemektedir. Ancak, AB Komisyonu tarafından alınan bir karar olması nedeniyle, tüm AB ülkeleri düzeyinde etkili sonuçlar doğuracağı ve diğer ülkelerde de benzer şikâyetler olması durumunda Komisyon'un yaklaşımında etkili olacağı açıktır. Bu durumda, Kurul'un dikey sözleşmelerde beş yıllık bir uygulamayı esas almış olması nedeniyle, beş yıllık sürenin sonunda bayilerin gerçek anlamda sözleşme serbestisine sahip olmaları ve dağıtım şirketleri arasında rekabet yaratabilmeleri için intifa sözleşmelerinin de beş yılla sınırlandırılması gerektiği konusunda bayiler tarafında iddialar ortaya atılmaktadır. Ancak kanaatimizce bu görüşler hukuki olmaktan uzaktır. Çünkü bayi basiretli bir tüccar gibi yapmış olduğu sözleşmelerinin sonuçlarını öngörebilmeli ve buna göre hareket etmelidir. Hakkın kötüye kullanımı anlamına gelecek şekilde Rekabet Kurulunun dikey sözleşmelerde beş yıllık bir uygulamaya esas aldığından hareketle intifa süresinin de beş yıl ile sınırlandırılmaya çalışılması bizce doğru değildir. Olması gerekenden yola çıkarak evvelden yapılmış üstelik tapu sicil müdürlüğünde düzenlenmiş sınırlı ayni hak olan intifa hakkının beş yılla sınırlandırılması kanunlara aykırı olduğu gibi hakkaniyete de aykırı olacaktır. Yukarıda değinildiği üzere, AB Komisyonu'nun uygulaması da bu yöndedir. Ancak Komisyon bu uygulamayı şekillendirirken ayrıntılı bir pazar değerlendirmesi yapmamıştır. Dağıtım şirketleri açısından yerleşim yerlerinde işlek olan noktalarda bir bayi ile uzun süreli bir anlaşma yaparak faaliyetine devam etmek kendisi için en doğru olandır. Bayi açısından da bilinirliği, güvenilirliği ve ticari imajı en iyi olan dağıtım firmasıyla sözleşme yapmak yararınadır. Bayiler böylece belirli bir satış tonajını yakalama yolunu sağlamış olacaklardır. Bunun da yolu dağıtım şirketi ile bayi arasında uzun süreli bir intifanın kurulması ile olacaktır. Günümüzde akaryakıt sektöründe EPDK'nın kurulmuş olması gerek dağıtım lisansları gerekse de bayi lisansları standartlarının arttırılması, denetimlerin sıklıkla yapılması ulusal marker mevzuatının oluşturularak denetiminin arttırılması kaçak akaryakıt sorununun çözümlenmesini hızlandırılmış büyük ölçüde de başaralı olunmuştur. Bu nedenle önümüzde ki süreçlerde nihai tüketici denetimlerinin yapıldığını bilerek ve güvenerek büyük dağıtım firmalarının dışında da bulunan küçük dağıtım firmalarının kendilerine yakın olması durumunda onu tercih edebilecektir. Pazara yeni giren ya da pazar payını arttırmaya uğraşan küçük dağıtım şirketleri, bayilere daha cazip teklifler sunmaya başlamışlardır. Tam da bu noktada intifa engeli ile karşılaşan diğer dağıtım firmaları, bayiler ile sözleşme yapamamaktadır. Gerek küçük gerekse büyük dağıtım şirketleri bakımından, sektördeki rekabeti etkileyen en önemli husus, bayilik sözleşmesi imzalanan istasyonların durumu ve sözleşme süreleri olarak karşımıza çıkmaktadır. Yerleşim yerlerinin cazip noktalarında akaryakıt istasyonları için yeni arsa bulmak kolay olmadığından, akaryakıt pazarındaki rekabetin de güçlü olmadığı ve yüksek intifa bedellerinin ortaya çıktığı görülmektedir. Bu da özellikle satış tonajının yüksek olduğu merkezi yerleşim birimlerindeki istasyonların, sektördeki rekabet açısından öneminin arttığına işaret etmektedir. Ayrıca kilometre tahdidi gereği de istasyon kurulabilecek arsa bulabilmek günümüzde çok zordur. Ancak, bu tür yasal kısıtlamalar olmasa da yeni kurulabilecek istasyonlara yer bulmak zor olduğundan; akaryakıt istasyonları arasındaki yatay rekabetin belirli bir noktanın ötesinde geliştirilmesi zordur. Kilometre tahdidi gibi hususların bu kapsamda değerlendirilmesi gerekmekle birlikte, yalnızca kilometre tahdidinin kaldırılması da bayilerin kendi aralarında rekabete girmelerini sağlamak bakımından yeterli değildir. Rekabet Kurumunun 2003/3 sayılı Tebliğ ile değişik 2002/2 sayılı ?Dikey Anlaşmalara İlişkin Grup Muafiyeti Tebliği? kapsamında, sözleşmelerde öngörülen rekabet yasaklarının süresi 5 yılla sınırlandırılmıştır. 5015 sayılı Kanun'da düzenlenen dağıtım-bayilik ilişkisi de tekelden satın alma/dağıtım koşullarını içerdiğinden, akaryakıt sektöründe bu sınırlama bayilik sürelerinin 5 yıla indirilmesi sonucunu doğurmuş ve bu husus dağıtım şirketlerine bildirilmiştir. Halen uygulama da bu yöndedir. Ancak dağıtım şirketleri ile bayiler arasında ki sözleşmelere uygulanan 5 yıllık sınırlama koşulunun taraflar arasındaki intifa hakkına da uygulanması yürürlükteki mevzuata ve hakkaniyete aykırı olacağı düşüncesindeyiz. | en_US |
dc.description.abstract | The changes in the energy markets of EU need to be followed as they affect our country. There is importance of the relationship of price and demand as a result of competition which occurred in especially fuel oil sector. But the major problem for competing is usufruct which is used in Turkey as well as in EU. The right of usufruct is mostly used in fuel oil sector. Generally In this sector the process is carried between owners and fuel oil companies based on long term contrast and contracts between distributors and suppliers. Fuel oil distributor companies firstly make contracts with suppliers and get commercial bill as they sell the products and also bank guarantee letter in case of unpaid bill and frequently look for right of usufruct for real estate of fuel oil station. It is an expensive to make a working fuel oil station because of prices of area, built materials, establishing of technologic basis and etc... Generally stations are made by the fuel oil distributors. To get the investments back distributor companies have to force those stations to sell their products. That is why the distributor company searches the warranty by usufruct or the rights of veto. That is why distributor companies will use the right of usufruct and reduce their risk during planning long term sale strategies. Despite that this way is very natural and right it can create other problems. With the exemption arrangements made by the Competition Authority in relation to the vertical agreements, distributorship agreements from the aspect of fuel sector has been reduced to 10 years and by this time an evaluation being done by the Authority about the utilization agreements is requested by the distributors. In this study the reflections of the developments in the EU Countries are also analyzed along with those discussed in Turkey. The best sample of utilization-competition relation in fuel sector is the decision pertaining to the Spanish oil company REPSOL that determine EU Commission's approach to this issue. The EU Commission has reached the concision that the agreements made by REPSOL with their fuel distributors, those agreements that contained long time non-competition would emerge problems within the framework of Article 81 of Rome Convention. The fundaments of the European Union Competition Law are based on the legal framework which comprises basis for the foundation of the European Economic Community (ECC) and the Rome Convention that was signed in 1956 with six members. The EU Commission found REPSOL's commitments as satisfactory. in this contest, REPSOL will avoid signing Long tame exclusive agreements with stations they had made Long time supply agreements with, that would financially make a reasonable proposal for terminating these agreements. Consequently, it is stated that these commitments were considered satisfactory since the mentioned commitments would provide possibility for working with another distributor for all stations not owned by REPOSL yet supplied with fuel by them and would prevent REPSOL from binding more stations to themselves. Acting from Commission's REPSOL decision, it is understood that it is not considered possible conclude results by making comparison with REPSOL decision. However, due to the fact that the decision is one made by the EU, it is an explicit fact that the decision will generate effective results at all EU countries' level and will be effective in the Commission's approach in the event of similar complaints in the other countries. The objective of creating competition in the vertical business relations in fuel sector, by securing specific business freeness between the firms operating in the same business line, creating competition at a specific level, securing the reflection of this to the other levels mean enforcement of the entire market to competition. According to the alternate "Announcement of group Exemption Relating Vertical Agreements" numbered 200/2 along with Competition Authority's Announcement numbered 2003/3, the period of non-competition foreseen in the agreements is limited to five years. Since the distribution - franchise relationship as arranged by Act No. 5015 contains purchase/distribution terms and conditions from a monopoly, this limitation in the fuel sector has generated the result that the franchise time is reduced to five years and this aspect was notified to the distribution .companies. This application is still valid. However, we believe that implementation of the condition of five year limitation applicable to the agreements signed between distribution companies and vendors to the utilization agreements signed between the parties will be in contrary to both the currently effective regulations and equity. | en_US |
dc.language.iso | tur | en_US |
dc.rights | info:eu-repo/semantics/openAccess | en_US |
dc.title | İntifa hakkı ve akaryakıt sektöründe intifa-rekabet ilişkisi | en_US |
dc.title.alternative | Usufruct and utilization - competition relation in fuel sector | en_US |
dc.type | masterThesis | en_US |
dc.contributor.department | Sosyal Bilimler Enstitüsü | en_US |
dc.relation.publicationcategory | Tez | en_US |