Çağ Üniversitesi Kurumsal Akademik Arşivi

DSpace@ÇAĞ, Çağ Üniversitesi tarafından doğrudan ve dolaylı olarak yayınlanan; kitap, makale, tez, bildiri, rapor, araştırma verisi gibi tüm akademik kaynakları uluslararası standartlarda dijital ortamda depolar, Üniversitenin akademik performansını izlemeye aracılık eder, kaynakları uzun süreli saklar ve telif haklarına uygun olarak Açık Erişime sunar.




 

Güncel Gönderiler

Öğe
16-24 yaş arası gençlerdeki FoMO-Gelişmeleri kaçırma korkusu düzeyi ile benlik saygısı düzeyi arasındaki ilişkinin incelenmesi
(Çağ Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2025) Öztürk, Müge Ayşe
Bu çalışmanın amacı, 16-24 yaş arasındaki gençlerin benlik saygısı düzeyleri ile FoMO (Gelişmeleri Kaçırma Korkusu) düzeyleri arasındaki ilişkilerinin İncelenmesidir. Günümüzde sosyal medya, bireylerin günlük yaşamlarının ayrılmaz bir parçası haline gelmiş ve bu durum, bireylerin sürekli olarak çevrim içi kalma ihtiyacını artırmıştır. Sosyal medya platformlarında geçirilen süre arttıkça, bireyler çevrelerinde olup bitenleri kaçırma korkusu yaşayarak sosyal medya etkileşimlerine daha bağımlı hale gelebilmektedir. FoMO, bireylerin başkalarının ödüllendirici deneyimlerinden uzak kalma endişesi ile karakterize edilen bir duygu durumudur. Özellikle gençler arasında yaygın olan bu durum, bireylerin benlik saygısı, psikolojik sağlık ve sosyal ilişkileri üzerinde belirgin etkiler yaratmaktadır. Çalışma kapsamında 16-24 yaş arasındaki 158 katılımcıya ulaşılmış ve Google Formlar aracılığıyla anket yöntemi kullanılarak veri toplanmıştır. Rosenberg Benlik Saygısı Ölçeği (RBSÖ) ve FoMO Ölçeği (FÖ), katılımcıların benlik saygısı ve günceli kaçırma korkusu düzeylerini belirlemek için kullanılmıştır. Çalışmada, benlik saygısı düzeyi ile FoMO düzeyi arasındaki ilişki, cinsiyet, yaş ve eğitim düzeyi gibi değişkenler açısından değerlendirilmiştir. Yapılan analizler sonucunda, FoMO düzeyi ile benlik saygısı arasında doğrudan bir ilişki bulunmadığı, ancak belirli alt boyutların dolaylı olarak birbirleriyle ilişkili olduğu ortaya konmuştur. Ayrıca, cinsiyet değişkeni açısından anlamlı bir fark bulunmazken, l’se mezunu bireylerin benlik saygısı düzeyinin daha düşük olduğu tespit edilmiştir. Araştırma sonuçları, benlik saygısının bireylerin sosyal medya kullanımı ve FoMO üzerinde önemli bir rol oynayabileceğini göstermektedir. Özellikle gençlerin sosyal medya platformlarıyla kurdukları ilişkiler, psikolojik iyi oluşları açısından dikkatle ele alınmalıdır. Bu doğrultuda, bireylerin psikolojik sağlıklarını güçlendirmeye yönelik bilinçlendirme programlarının artırılması ve sosyal medya bağımlılığı ile mücadeleye yönelik sosyal politikaların geliştirilmesi önerilmektedir. Bu çalışma, bireylerin dijital dünya ile sağlıklı bir ilişki kurmalarına yardımcı olacak stratejilerin belirlenmesine katkı sağlamayı amaçlamaktadır.
Öğe
Üniversite öğrencilerinde psikolojik dayanıklığın karar verme üzerindeki stresin aracı
(Çağ Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2025) Aksoydan, Merve Sıla
Bu çalışmanın amacı, üniversite öğrencilerinin psikolojik dayanıklılığının, stresle başa çıkma süreçlerinde nasıl bir aracı rol oynadığını incelemektir. Üniversite öğrencileri, akademik, sosyal ve kişisel düzeyde pek çok stres kaynağı ile karşı karşıya kalmaktadır. Bu stres kaynakları, öğrencilerin genel ruh sağlığı ve akademik başarıları üzerinde önemli etkilere yol açabilmektedir. Psikolojik dayanıklılık ise, bireylerin stresle başa çıkabilme kapasitelerini artıran bir özellik olarak öne çıkmaktadır. Bu çalışmada, psikolojik dayanıklılığın, öğrencilerin stres seviyelerini nasıl etkilediği ve stresle başa çıkma becerilerini nasıl güçlendirdiği araştırılmıştır. Araştırma, üniversite öğrencilerinin psikolojik dayanıklılık düzeylerini ve stresle başa çıkma stratejilerini ölçmek amacıyla anket ve ölçekler kullanılarak gerçekleştirilmiştir. Katılımcılara Psikolojik Dayanıklılık Ölçeği (CD-RISC) ve Algılanan Stres Ölçeği gibi geçerli ve güvenilir ölçüm araçları uygulanmıştır. Elde edilen veriler, psikolojik dayanıklılık ile stres arasındaki ilişkiyi ortaya koymak amacıyla korelasyon ve regresyon analizleri ile değerlendirilmiştir. Bu çalışmanın sonuçları, üniversite öğrencilerinin psikolojik dayanıklılığını artırmaya yönelik müdahalelerin, onların stresle başa çıkma becerilerini geliştirebileceğini ve genel ruh sağlıklarını iyileştirebileceğini göstermektedir. Ayrıca, üniversitelerde psikolojik dayanıklılığı güçlendirmeye yönelik eğitim programlarının ve psikolojik destek hizmetlerinin önemini vurgulamaktadır.
Öğe
Orhan Pamuk’un “Yeni Hayat” ile haruki murakami’nin “imkânsızın şarkısı” eserlerinin sürrealizm açısından karşılaştırılması
(Çağ Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2025) Bolat, Metin
Bu çalışmada sürrealizm akımının edebiyat ve sanat üzerindeki etkisi farklı kültürlerden gelen Orhan Pamuk’un Yeni Hayat (1994) ve Haruki Murakami'nin Norvei no Mori (İmkânsızın Şarkısı) (1987) eserlerinde incelenmiş ve analiz edilmiştir. Bu analizler doğrultusunda sürrealizmin edebiyat ve sanat alanındaki etkisi araştırılmış tezimize konu olan Yeni Hayat ve İmkânsızın Şarkısı eserlerinden yola çıkarak sürrealizmin edebiyatta ve sanatta ne anlama geldiği, ne tür özellikler taşıdığı, neden kullanıldığı, ne tür sonuçlar doğurduğu tez üzerinde uygulamalı olarak ele alınmıştır. Eserlerinin incelenmesi esnasında: akla karşı olma; bilinçaltını esas kabul etme, otomatik yazı, mizah / ironi, harikuladelik, rüya / hayal, çılgınlık, çocukluğa dönüş, dil ve üslûp; kaçış / arayış, ölüm, cinsellik maddelerindeki sürrealist unsurlar detaylı bir şekilde araştırılmış ve bulgular ortaya konulmuştur. Bu iki roman, metin karşılaştırmalarını ele alan karşılaştırmalı edebiyat kuramı ve eleştirisi yöntemiyle incelenmiştir. Türk ve Japon kültürlerinden gelen iki yazarın birer romanının sürrealizm açısından karşılaştırılması elde edilen bulgular ve bu bulguların diğer sanat ve edebiyat alanlarına uygulanabilirliği açısından önemlidir. Burada ortaya konulan bulgular, dünya edebiyatının önde gelen yazarlarından Orhan Pamuk’un ve Haruki Murakami’nin eserlerinde sürrealist unsurları kullanma aşamalarının anlaşılmasına yardımcı olacaktır. Ayrıca bu çalışmanın karşılaştırmalı edebiyat çalışmalarına katkı sağlaması beklenmektedir.
Öğe
Unveiling the symbiotic relationship: transactional analysis of classroom interactions in shaping language instructors’ and learners’ collective well-being
(Çağ Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2025) Örük, Ceyda
This exploratory case study examines the level of collective well-being experienced by language instructors and learners during language teaching and learning, recognizing the significance of collective well-being in collectivist cultures such as Türkiye, where social harmony and group cohesion are prioritized. Adopting a complexity perspective, it further examines the nature of classroom interactions from the Transactional Analysis (TA) framework and the symbiotic relationship between emerging interaction patterns and the collective well-being experienced. This longitudinal study was conducted within a Turkish higher education EFL context, over a seven-week period during the spring semester of the 2023-2024 academic year. By combining quantitative and qualitative data collection methods, it opted for a dynamic method integration. The study was conducted with a purposively selected EFL instructor and 24 B1-level EFL learners who were selected through convenience sampling. A continuous data collection and analysis process was conducted throughout the study's implementation. Ego State Scale, PERMA-Profiler, video recordings, and stimulated recall interviews were employed as data collection tools. The Ego State Scale and PERMA-Profiler data were analyzed using descriptive statistics at individual and group levels to identify collective well-being experienced and ego state functioning over time. Video recordings served as the primary data source for behavioral diagnosis, enabling the identification of verbal and nonverbal cues that signal ego state manifestations and transactional dynamics. Critical cases were identified based on fluctuations in PERMA- viii Profiler scores, and stimulated recall sessions were conducted with these participants to verify the initial findings. During these sessions, participants provide in-depth reflections on ego states, classroom interactions, and well-being. The findings revealed that the case’s collective well-being functioned at a sub-optimal level over time, indicating fluctuations correlated with the engagement level of participants in particular. Furthermore, two contrasting schemes of emerging interaction patterns and their symbiotic relationship with the experienced collective well-being were revealed. The findings underscore the importance of emotionally attuned and relationally supportive interactions within the classroom for enhancing collective well-being. The discussions highlight that, beyond effective teaching strategies, teachers’ leadership skills in orchestrating classroom interactions and relationships are essential for thriving in learning environments. Aligning with the principles of Transactional Analysis Theory and supported by an extensive body of research, the results underscored the importance of language educators embracing tolerant and student-centered interpersonal approaches in achieving higher levels of collective well-being. The results suggest that stroke-rich, emotionally congruent, and ego-state-aware interactions not only enhance learners’ linguistic competencies but also foster their sense of belonging and overall well-being within the collective classroom community.
Öğe
An analysis on language teacher immunity in the context of educational leadership: a retrodictive qualitative modelling
(Çağ Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2025) Durmaz, Zekeriya
This study investigates the dynamic phenomenon of language teacher immunity within the framework of educational leadership using a Retrodictive Qualitative Modelling (RQM) approach informed by Complex Dynamic Systems Theory (CDST). The research aims to identify distinct teacher immunity archetypes of educational leaders and uncover the underlying trajectories, and contextual influences that shape their professional trajectories over time. The study was carried out through an integrative research design (Hiver & Al-Hoorie, 2019). For the first phase of the study, a purposive sampling approach was utilised. In this initial phase, the Language Teacher Immunity Questionnaire (LTIQ), developed by Hiver (2016), was applied to 62 administrative members at universities in Türkiye to reveal the distribution of the School of Foreign Languages (SFL) management team members across the immunity types (e.g. productively-immunized, maladaptively-immunized). The collected quantitative data was subjected to the Statistical Package for Social Sciences (SPSS) software for analysis. Depending on the mean scores, four participants were selected for the subsequent phase of the study, using a mix of purposive sampling (Dörnyei, 2007) and convenience sampling methods, considering their availability, willingness, and ease of access (Charmaz, 2017). In the second phase of the study, in-depth rich data were collected through semi-structured interview questions, and narratives (Barkhuizen & Wette, 2008) of the administrators on adaptation to the managerial role, reaction to administrative challenges, the effect of the process on the managerial skills, coping strategies applied to deal with the dynamic nature of teaching environment, and pursuing an equilibrium between occupational burdens of teaching and administrative roles. All qualitative data were collected in two intervals, and the data were subjected to thematic analysis (Braun & Clarke, 2006), and subsequently to narrative analysis (Polkinghorne, 1995). Quantitative findings indicated that 62 participant administrative members clustered around 4.16, so they demonstrated a productively immunized managers archetype. Additionally, the qualitative data generated several themes referring to educational leaders’ early career trajectories as EFL teachers, transition to leadership within a higher education context, adapting to challenges, and current and future perspectives as administrators. Despite administrative constraints, each participant was empowered by key affordances such as supportive higher management, collegial support, and institutional familiarity. The significance of administrators’ resilience, the pivotal role of collegial support, the influence of institutional culture, and the coping mechanisms employed during critical incidents of the participant educational leaders all shaped the psychological immunity of the educational leaders. Finally, the findings found that all participants demonstrated progress from early overwhelm or burnout risk to resilience and forward-looking leadership, namely, from halfway-immunised leaders to productively immunised leaders. Through a novel perspective, this study offers significant implications for teacher development, institutional policy-makers and related stakeholders such as CoHE and THEQC, advocating for leadership training and school cultures that prioritise emotional support, professional agency, and collaborative engagement to enhance educational leaders’ resilience and long-term professional sustainability in the higher education EFL context.